Yaşadığımız Kente Saygılı Olmak

Sayın okuyucularım bu konu ile ilgili yazımı daha önce yayınlamıştım. Ama durum hiç değişmediğinden tekrar yayınlamak gereği duydum. Okuyucularımdan özür dilerim.

Hasanefendi Mahallesinde ikamet etmekteyim. Yılların verdiği bir alışkanlık nedeniyle erken kalkarım. Hemen hemen her gün yedide ayaktayım. Balkon veya evimin penceresinden baktığım zaman Kültür merkezi ve Gençlik merkezi arasından geçen ve trafiğe kapalı yolu mutlaka seyrederim. İnsanların telaşla işlerine gitmelerini ve minik öğrencilerin nerdeyse kendi ağırlığına yakın sırtlarında taşıdıkları çantaları dikkatimi çekerek seyrederim.

Belediye tarafından vatandaşın dinlenmesi için çimen rengindeki halıser ile kenarlara konan kanepe veya bankın üzerine o gençlerin ayakları ile çıkıp bankların üzerinde zıplamalarına içim burkularak seyrederim.

Bu arada bir şey daha dikkatimi çeker sabah köpeklerini gezdiren vatandaşlar köpekleri tasma ile bağlı olduğu halde sahibinin değil de genelde köpeğin istediği yere yönelmelerine ses çıkarmazlar.

Hele köpek gezdiren vatandaşların köpekleri o serili olan yeşil örtünün üzerine pisletmelerini üzüntü ile seyretmekten nefret ediyorum. Hatta köpeğini o yeşil halıserin üzerine pisliğini yaptıran bir hanımı bir vatandaş olarak uyarayım dedim. “Hanımefendi bak bu halının üzerine köpeğin pislemesine göz yumuyorsun buraya akşama kadar ilkokul öğrencileri ve gençler geliyor. Olur, mu böyle? Başka yer bulamadın mı köpeğini gezdirecek ve pislettirecek” diyecek oldum. Köpeğini kanepelerin yanına pislemesine aldırmayan hanımdan oldukça sert bir zılgıt yedim. “Sen kim oluyorsun da köpeğime karışıyorsun. Belediyeye ben temizlik parası veriyorum gelsin temizlesin”

Verdiği yanıtı görüyor musunuz ne kadar saygısız. Elbette belediyenin işçileri temizler ama yeşil halıserin üzerine pislettiği köpeğinin pisliğini değil.

Belediye hiçbir dönemde olmadığı kadar duyarlılık göstererek sabah saat altıdan akşama kadar temizlik görevlisi hiç durmadan temizlik yapıyor.

Onlarda insan. Bir insanın önce kendine sonra da içinde yaşadığı kente ve topluma saygılı olması gerekir.

Kuşadası’nda İzmirli bir yazlık komşum var. Onunda Dalmaçya cinsi bir köpeği var. Köpek yaramaz mı yaramaz. Bağlı olmasa çocuk falan dinlemeyecek hemen saldıracak. Bu komşum her gün köpeğini gezdirir. Ama bu komşum köpeğin tasması bir elinde diğer elinde ise bir eldiven ve bir poşet, köpek bir yere pisliğini yaptığı zaman komşum hemen elindeki poşete köpeğin pisliğini toplar ve onu da çöpe atar. İşte eğitim işte aradaki fark.

Gençlere bakıyorum ellerindeki kâğıt ve benzer atık maddeleri kaldırıp sokağa fırlatıyorlar. Hâlbuki bir adım ileride çöp kutuları var. Oraya atmaları gerekirken vurdumduymazlıkları ve topluma örnek olacak bu gençlerin olumsuz hareketlerine üzülüyoruz.

Yine evimin karşısında bulunan Kültür Merkezi, Aydın Gençlik Hizmetleri spor müdürlüğü kurslarını olduğu bina ile müze arasında bulunan yol İl Trafik komisyonu tarafından öğrencilerin ve halkın rahat yürümesi ve oturup dinlenmeleri bakımından trafiğe kapatıldı. Bu yolun hem iki tarafına araç geçişlerini engellemek için elektrikli dubalar konuldu.

Acil durumlarda Bu dubaların indirilip kaldırılması için anahtarlarını Gençlik merkezi yetkililerine verilmiş.

Fakat bu kurumun yetkililer bu kurala asla uymuyorlar. Kendi özel otoları geçtikten sonra dubalar hiç kaldırılmıyor. Akşamda açık bırakıp gidiyorlar.

Geçenlerde aracın birisi bu trafiğe kapalı olan yerden hızlı bir geçiş yaparken neredeyse çocuğun birine çarpıyordu.

 Bu duruma tanık olduğumdan Gençlik Merkezi müdürlüğü yetkilerini bir iki defa uyardım. Ama hiç aldırış bile etmediler. Hatta dubaların iki tarafındaki demir borudan olan engellerden birini söküp attılar. Gençlik merkezinin bahçesinde 20 gün atılı durdu sonrada kayboldu.

Hatta bir gün elektrikli dubanın anahtarının olmaması nedeniyle iki kişi bu dubanın üzerine çıkıp zıplayarak bu aleti aşağıya indirdi.

Bu olumsuz durumu belediye Zabıta Müdürü Sayın Hakan Beye anlattım. Hakan Bey gerçekten ilgilendi ki bir gün kapandı ama daha sonraki günlerde hep trafiğe açıldı. Şimdi trafiğe kapalı olan yerde “trafiğe kapalı” diye levha olduğu halde hiç bu kurala uyan yok.

Gençlik merkezi yetkililerin vurdumduymazlığı ilerde vatandaşların rahatsızlığı ve bir kazaya davetiye çıkarır niteliğindedir.

Resmi bir kuruluş olan Aydın Genel Hizmetleri ve spor Müdürlüğünün bu kadar duyarsız ve kurallara uymamasını kınıyorum.

Aydın Belediyesi Zabıta Müdürlüğünün de konuyu yakından takip etmesini bekliyoruz.

Salı pazarından evine bir şey almak o kadar zorlaştı ki sormayın. Pazar arabasını alıp çıkıyorsun karşılıklı konan iki tezgâhın arasından geçmek nerdeyse çok zor oluyor. Çünkü birbirlerine değecek şekilde sergilerini açıyorlar. Zabıta bunlara bir düzen veremez mi?

Hele iki hanım pazaryerinde konuşmaya başladı mı artık yol tamimiyle kapanıyor. Vatandaş ya bu bayanların konuşmalarının bitmesini bekleyecek yahut ta  “lütfen yolu açın” uyarısında bulunacak.

Sergisini ve tezgâhını açan seyyar satıcı Yağmurdan veya güneşten korunmak için büyük şemsiyelerini neredeyse yolun ortasına yerleştiriyor.

Menderes Bulvarında bazı gençler kalabalığın yoğun olduğu bir zaman köpeklerini gezdirmeleri ayrı bir rezalet. Nerdeyse Menderes Bulvarı gençlerin köpek şovlarına dönüşüyor.

Dükkân sahipleri bütün eşyalarını dükkânın önündeki kaldırımın üzerinde sergileyerek bazı yerler de yaya geçişlerini engelliyorlar. Belediye Zabıtalarının bunlara engel olmaları gerekmez mi?

Bu konuyu kaleme almışken amcaoğlundan dinlediğim bir olayı da burada anlatmadan geçemeyeceğim.

Amcaoğlum 1950 yıllarında Kore savaşına gider. Kore Savaşlarında amcaoğlunun bulunduğu bölük veya alay çok büyük yararlılık gösterirler. Bir Amerikan birliğini kurtarırlar. Bunların bu yiğitliğine karşı bizim amcaoğlu ve arkadaşlarına onbeş gün Japonya’nın başkenti Tokyo’da dinlenme izni verilir. Bir Otele yerleşen bizim askerlerimiz ertesi gün Tokyo’yu gezerler. Her taraf yemyeşil parklar çiçeklerle donatılmış tertemiz bir şehir. Bizimkiler hayran olurlar. Ama ertesi gün kavun, karpuz üzüm alarak yeşil alana otururlar. Karpuzu ve kavunu kesip etrafa kabuklarını atarlar. Ertesi günün sabahı otele belediye yetkilileri gelir. Türklerin şehir gezisine çıkmaları yasaklanır. Biz nerdeyse on beş gün otelde hapis kaldık derdi rahmetli.

Yine bir tanıdık Eskişehir’de okuyan oğlunu görmeye gitmiş. Şehrin temizliğini parkların güzelliğini anlata anlata bitiremedi.

Biz de yaşadığımız kenti temiz tutmaya mecburuz. Her zaman bu hizmetleri belediyemizden beklemek doğru değil. Bu temiz olma bizimde ruhumuzda ve içimizde olmalı. Bir atasözünü asla unutmayalım. “Herkes evinin önünü süpürürse şehir temiz olur” diye

Bizde içimizi ve dışımızı temiz tutarsak şehrimizde temiz olur.

Çünkü şehrimiz çok güzel. Kıymetini bilelim.

Ünlü tarihçi Heredot (M.Ö.484 – 425)  gökyüzü ile yeryüzünün arasındaki cennet Aydın demiş.

Biz de atalarımızdan bize miras kalan bu cennet şehrimizi koruyalım. Birey olarak üzerimize düşen sorumlulukları bilerek hareket edelim. Çünkü bizlerden başka yaşayan vatandaşların haklarına saygılı olalım.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.