Kaçan kaçana!

Değerli okurlar aşağıda okuyacağınız önemli ve anlamlı yazı benim hayatımda yaşadıklarımla çok özdeşleştiği için yazıma konu olarak aldım

Daha önceleri birkaç defa yazdığım gibi ben de ilkokulu bitirdiğimde nüfus cüzdanımız olmadığı için diploma alamamıştık. Nüfus cüzdanı almak için köy muhtarından gerekli bilgi ve belgeleri aldıktan sonra o zaman köyümüzün idari bakımından bağlı olduğu Boğazlayan kazasına gittik tahminen on arkadaş vardık. Gece horuz ötüşünde kalkıp yola revan olduk. Köyümüzle Kazanın arası 25 Km. O günün şartlarında hiç vasıta yoktu.

Arkadaşlarla sabah onda nüfus memurunun karşısına dizildik. Kimimizin ayağında ayakkabı yok kimimiz yalınayaktı. Nüfus memuru yüzümüze bakarak sen şu tarih de doğmuş ol sen şu tarihte doğmuş ol diyerek doğum tarihlerini belirledi. Ben de 25.02.1939’da doğmuş oldum. O tarihten öncemi doğdum sonramı doğdum ama benim doğum tarihim Nüfus memurunun verdiği tarih oldu.

Aşağıda okuyacağınız Mehmet Hocanın çocuk yıllarındaki yaşam mücadelesi benim yaşam mücadeleme benzediği ve çok önemli bir bilim insanı olduğu için okurlarıma sunmaktan mutlu oldum.

Ülkem ne yazık Ki bu Mehmet Hoca gibi yüzlerce ilim ve bilim insanını ülkemden kaçırmış.

Almanya’da korona virüs aşısını bulan iki profesör de Türk.

Amerika ve kanada gibi yerlerde ülkemizden uzak yaşayan ve yaşadıkları ülkeye yenilikler sunan bu bilim adamlarına ne yazık ki sahip çıkmamışız.

Bunların yerine tarikatlara yalancı şıhları başköşeye koymuşuz.

Tunceli'nin 30 haneli köyünden dünyanın yapay zekâ zirvesine.

SENE 1968.

Tunceli’nin Nazımiye ilçesi.

Turnayolu köyü.

Sarp dağların arasında 30 haneli bir köy.

İşte o köyde başlıyor hikâyemiz. Tek göz bir evde 9 kardeş yaşıyorlardı.

1970 kışı.

Kar yolları kapatıyor. Tunceli’nin sarp dağları güneşi kesiyor.

Hava buz...

Kar yolları kapatınca, öğrenci nasıl gelsin, öğretmen nasıl ulaşsın...

Mehmet yine gaz lambasının ışığında, önce Türkçeyi öğreniyor.

O çalışırken 9 kardeş yer yatağında uyuyor?

Mehmet daha 5 yaşında...

Ama ilkokula başlamış...

Baharda güzelim dağlar...

Baskınlar, yangınlar, katliamlar... Korku ve vahşet...

Mehmet İlkokulu bitirir ve sıra diplomayı almaya gelir.

Ama büyük bir sorun vardır.

Mehmet nüfusa kayıtlı değildir... Okul bir türlü diplomayı veremez...

Dedesi alır Mehmet’i ilçe nüfus müdürlüğüne götürür.

Nüfus memuru sorar:

- Nedir dert?

- Müdürüm bizim çocuk ilkokulu bitirdi ama nüfusa kayıtlı değilmiş. Diplomayı vermiyorlar.

- Peki, doğum tarihi.

- 60’tır.

- Olur, mu yahu, bu daha çok küçük, nasıl diploma alır.

- Aldı vallahi... İşte okul yazısı...

- Olmaz öyle... Doğumu 58 yapalım.

- Adı ne?

- Mehmet..

- Şu gözlere bak... İri kara... Şahin gibi. Gel adını da Şahin yazalım...

- Yaz müdürüm yaz. Oğlan diplomasını alsın da...

Mehmet böylece Şahin olur...

Şahin ortaokula başlar. Bu sırada ağabeyi Almanya’ya gitmiştir.

.. Sarp dağların arasında... Karlı gecelerin kıyısında... Gaz lambası ışığında yıllar geçer.

Şahin her sene takdirle, başarıyla karne getirir. Ve sonunda lise biter.

Üniversite sınavı...

Şahin uçak mühendisliğini kazanır.

Sonunda Almanya’ya ağabeyinin yanına gider.

Ağabeyi sorar:

- Ne yapmak istiyorsun?

- Abi bir üniversite okuyup Mercedes firmasına girmek istiyorum.

- Niye Mercedes?

- Bir Mercedes’le memlekete dönmek istiyorum.

- Olur mu öyle şey. Sen önce Almancayı bir öğren. Sonra bir üniversiteye gir. Bak sana göre bir üniversite var.

Berlin Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve İletişim Fakültesi.

Ve Şahin üniversiteye girer.

sahin-albayrak.jpgÖylesine çalışır ki...

Üniversiteyi birincilikle bitirir.

Kürtçeden Türkçeye oradan Almancaya...

Ve Almanya’nın en önemli üniversitesini “tam puan ”la ve birincilikle bitirir...

Hayali Mercedes olduğu için hocasına rağmen iş başvurusu yapar...

Ama çalışma izni olmadığı için üniversiteye geri döner.

Gerçi yıllar sonra Mercedes hayalini muazzam bir projenin başına geçerek gerçekleştirecektir ama...

Hayat kolay değil...

Üniversitede doktora sonrası doçentlik... Ardından bir teklif alarak ABD’ye gider.

Standford Üniversitesi yapay zekâ laboratuvarına girer.

Şahin Albayrak ismi bilim camiasında duyulmaya başlamıştır.

Ardından Alman Telekom Berlin’e davet eder.

Yıllar önce çalışma izni olmadığı için işe giremediği Berlin’de bu defa üniversite ve Alman Telekom’un ortak olduğu yapay zekâ laboratuvarının başına geçmiştir...

30 yaşında profesör olan Şahin Albayrak, artık dünyanın en önemli araştırma merkezlerinden birisinin başındadır.

Bundan sonrası hayaller ve buluşlar arasında geçer.

Tunceli’nin Nizamiye ilçesinin Turnayolu köyündeki “küçük Mehmet” bir Şahin olarak Almanya’da BMW için kendi enerjisini üreten yapay zekâ formatını geliştirir. Model çok tutar.

Akıllı ofis, akıllı ev. Ve akıllı şehir.

Ve şimdi...

Prof. Şahin Albayrak, şimdi Alman devletinin koronavirüs sonrası için kurduğu 2,5 milyar Euro ‘lük yapay zekâ araştırmasının başına geçer.

Aynı zamanda “virüs sonrası bilim kurulu” üyesi oldu.

Şahin Hoca, şu anda Berlin’in protokol yolunu sürücüsüz araçlar için “akıllı yola” dönüştürmek için çalışıyor.

Alman devletinin en büyük nişanlarından birisi olan Federal Liyakat Nişanı ile ödüllendirilen bilim insanı Şahin Albayrak, Türkiye’den onlarca gence burs da veriyor.

Evet arkadaşlar...

Kuş uçmaz, kervan geçmez sarp dağların arasındaki 30 haneli bir Tunceli köyünde, tek göz odada, gaz lambası ışığında 9 kardeş arasından çıkıp...

Dünyanın en büyük yapay zekâ sisteminin başına geçen küçük Mehmet’in, bir “Şahin hoca” olarak portresidir bu.

Bu topraklar ne evlatlar çıkarıyor.

Bilin istedim..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum