Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de neler oluyor?

Kıbrıs adası, Doğu Akdeniz’in lacivert sularına demir atmış uçak gemisini andıran görüntüsüyle varlığını sürdürüyor.  Rum kesiminin Avrupa Birliği’ne (AB) alınmasıyla da,  AB’nin sınırları buradan başlıyor.

KKTC Cumhurbaşkanı, Türk Mukavemet Teşkilatının (TMT) önderi,  Rauf Denktaş, kendisinin Ergenekon ile ilişkilendirilmesinin söz konusu olduğu günlerde,  “Ergenekon dosyası nedir ki Kıbrıs'ta arıyorlar, Kıbrıs’la ilgisi ne. Ama hayır, Kıbrıs'a da getirecekler, konuyu TMT’ ye bağlayacaklar. Herkes TMT’ ye bağlı olduğu için, hizmet ettiği için şeref duymaktadır. Bu milli direniş teşkilatını kirletmeye kalkmasınlar, bütün Kıbrıs Türklerini karşılarında bulurlar” diye konuşmuştu.

Zırhlı makam araçlarıyla siyasi iktidar tarafından korunan, devletin kameralarına baka baka gümrük kapılarından AB ülkelerine kaçan yargı mensupları, Kıbrıs TMT’nin sembolü Rahmetli Rauf Denktaş’ı, Ergenokon’dan yargılama cüretini göstermeye çalışacak kadar cesaretlendirilmişlerdi.

Denktaş o günlerde şu cümleleri kurmuştu:

“Kıbrıs harekâtı stratejik önemi olduğu için yapılmıştır. Adada yaşayan Türkler için yapıldığı düşünülüyorsa konuyu bilmiyorsunuz demektir… Aksi takdirde adada yaşayan Türk vatandaşlarını Türkiye’ye getirir, TOKİ’ce yapılan 1000 apartmana yerleştirip, onların can güvenliğini Türkiye’de sağlayabilirdiniz…”

Kıbrıs adası bulunduğu konum itibariyle stratejik önemine ilave olarak, Doğu Akdeniz’de son yıllarda gerçekleştirilen doğalgaz keşif ve rezerv tespitleri, bölgeye yönelik ilgiyi artırırken, diğer yandan da bölge ülkeleri arasında yeni ittifaklara ya da gerilimlere temel oluşturmaktadır.

Ülkemiz ve bölge üzerine sinsi planları olanlar için, Kıbrıs hala önemini korumaktadır. İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB)1 konusunda ilk anlaşan ülkelerdir. Kıbrıs adasının güneyinde, GKRY inisiyatifi ile ABD ve İsrail firmaları tarafından gerçekleştirilen rezerv çalışmaları tamamlamıştır.

Son sondaj ve antlaşması, gerek KKTC ile GKRY, gerekse Türkiye Yunanistan arasında gerilim yaratmıştır. Rum Yönetimi bu konuyu müzakerelerde sopa-havuç diplomasisi aracı olarak kullanmaktadır.(2)

Dışişleri Komisyon Başkanı AKP Milletvekili Volkan Bozkır, Doğu Akdeniz’deki gazı taşımak için yapılan çalışmaların birçoğunun kabul edilebilir olmadığını, gazın Türkiye üstünden aktarılmasının tek çare olduğunu açıkladı.

Yıllık 50 milyar metreküplük (2017) gaz ithalatı için 37 milyar dolarlık bedel ödemiş bir ülkenin yetkilisinden, ‘biz de çıkaralım, çıkaracağız, çıkarmalıyız’ sözleri dökülmüyor.

“Biz gaz terminali olalım. Bizim üzerimizden Avrupa’ya geçsin” deniliyor. Buna kolay tüccarlık denir. Üretim yapacağız diyen var mı? Gaza ihtiyacı olan biziz. Yukarıdaki rakam kadar gaz Türkiye’yi uçurur.  Peki, hangi TPAO ile çıkarılacak bu gaz…

Yeri gelmişken TPAO’nın son durumunu biz göz atalım:

TÜPRAŞ (Rafinaj), PETKİM (Petro kimya), PETROL OFİSİ (dağıtım-pazarlama), DİTAŞ (deniz taşıma), BOTAŞ (boru hatları ile taşıma) gibi tüm bağlı kuruluşları birer birer ana yapının (TPAO) bünyesinden kopartıldı.

TPAO böylece yurt içi ve yurt dışı yatırımlarını mali ve teknik yönden sürdürebilecek tüm olanaklarını büyük ölçüde yitirdi. “Batırılan geminin malları” ise “kutsal özelleştirme” (3) çığlıkları ile haraç mezat satılmıştır.

Rusya ve İran’a yaklaştığı görülen müttefikimiz Katar’ın, terörizme destek vermekle suçlanıp, yeniden Suudi Arabistan ABD eksenine çekildiğini, Doğu Akdeniz sularında Exxon (ABD) şirketiyle 15 milyar dolarlık yatırım yapma kararı aldırılmasının sağlandığı günlerde;

Bizim piyasaya önce 15 Milyar dolar kredi açacağı balonunu sürüp, sonra 3 milyar dolarla sınırlayan ve geçtiğimiz hafta Boeing 747 Vip uçağını “alın sizin olsun” diyen Katar Emirinin, ajandasında neler olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Eskiden Arap kralları, emirleri ve prensleri ziyarete gelen Türk yetkililerine Arap atları hediye edelerdi.  Hediye olarak alınan at, uygun bir kargo ile ülkemize taşınır, Devlet adamlarımızca,  Kirazlıderedeki Atlı Süvari Bölüğünde muhafazası istenirdi…  

Uçağın veriliş biçiminin adı ne olursa olsun, mal ikinci eldir. Türkiye Cumhuriyetine yakışmamıştır. 13 uçağı alan bu millet, bir tanesini daha hangara çektirilebilirdi. Hem de Seattle üretim garantili. Yeter ki meşruiyeti olsun…

Konunun, VİP güvenliği konseptinden bakıldığını bilmeme imkân yok ama uzmanlarca mutlaka incelenmiş olmalı. İhtiyat olarak Cahar Dudayev suikastını hatırlatmak isterim!

Yaşamakta olduğumuz krizi ve ayak seslerini devleti idare edenlerin bilmemesi mümkün mü?  Doların yükselmesini denildiği gibi batılılar tetiklediyse, doğudakilerden açılabilecek krediler için etraftaki mayınların temizlenmesi öncelikleri oldu.

Hatırlayalım…

Rusya federasyonu tarafından Kırım’ın ilhakını kabul etmediğimizi göstermek için Zonguldak’tan Sivastopol’e feribot seferlerini tek taraflı durdurmuştuk.

Sonrasında ne oldu?

“Tıpış tıpış” seferler kendiliğinden başladı.

Çin Uygur özerk cumhuriyetinden 1 milyon Uygur Türk’ünün, Çin’in muhtelif yerlerine iskâna zorlandığını biliyoruz. Yerlerine hanların getirildiğini de biliyoruz. Ancak, zorunlu kılınan göçlerin nerede duracağını bilemiyoruz. Böylelikle bölgenin demografik yapısının değişeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Şimdi şu sorunun yanıtını bulmak lazım:

Kriz sırasında Çin’in 3 milyar dolar kredi vaadiyle, Uygurlularla ile gönül bağı dışında neyimiz kaldı?

Uygur Türk’ünün sembol ismi Rabia Kadir ülkemize gelse, ne diyeceğinizi bilmek isteriz…

Nerde kaldı ilkeler…

Rivayete göre Katar Emiri Varlık Fonuna transfer olacak. Başka bir görüşe göre; THY özelleştirmeden Katar’a geçecek. Benim inancıma göre uzmanlık alanları petrol ve gaz olduğu için BOTAŞ ve TPAO’nun Katar’a peşkeş çekilmesi daha olasıdır.

Tek adam sisteminde istediğini alıyor, satıyor,  hibe ediyor ve hibe alabiliyorsun… Mısır, İsrail, AB ve ABD bizim Kıbrıs açıklarında elimizde matkapla dolaşıp, ayak bağı olmamızı istemiyorlar. Bu gidişle Türkiye ve KKTC gazın arkasından bakacağız.

1974 yılına gelindiğinde ABD’nin 37. Başkanı Richard Nixon, Demokratların seçim ofisine dinleme cihazları yerleştirilmesine izin vermesi sonucu, ABD’de işleyen adalet sayesinde görevinden istifa etmişti. Bu istifa ABD siyaset tarihinde de bir ilktir.

İşte, muhaliflerini dinleten o adam diyor ki:

“Müslüman ülkelerde demokrasi ve laiklik olmasına izin vermemeliyiz. Eğitim sisteminin ve ülke idaresinin din temelleri üzerine kurulması gerekiyor. Başlarındaki çobanı ele geçirince, ülkeyi biz yönetiriz. Bu doğrultuda tedbirler almak zorundayız.” 

Bu sözün ülkemiz için öngörülmediğini düşünmek isteyenlerdenim ama canım yanıyor ve çok onur kırıcı buluyorum.

ABD için doğru mu?

Evet.

Kabul edilebilir mi?

Hayır.

Yanlışlık var mı?  

Elbette.

Varsa nerede?

Ben bilmem. Milletim bilir.

Son söz:

Manken kız!

İnan ki biz seni çok sevmiştik.

Bir gün has bahçeye heykelini dikeceğiz…

KAYNAK:

1- (MEB) BM Deniz Hukuku Sözleşmesi Madde 55-60: 200 mil boyunca ülkelere canlı ve cansız doğal kaynakların araştırılması ve işletilmesi, denize ilişkin genel araştırma yapma hakkı, deniz üzerine tesis inşa etme, denizaltı kabloları ve petrol boruları döşeme serbestliği tanıyan hukuki bir kavramdır.

2- Necdet PAMİR Enerjinin İktidarı sayfa:450

3- Necdet PAMİR Enerjinin İktidarı Sayfa:400

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum