Vefa Duygusu

Bazı sözler vardır ki olumsuz karşılıkları olumlu yönlerinden bir adım önünde gider. Söz gelimi ağaçlıktan çok ağaçsızlık, vicdanlıdan çok vicdansızlık, duyarlılıktan çok duyarsızlık kelimelerinin daha çok öne çıkması gibi. Bütün örnekleri alt alta topladığımızda hiç biri insanı "vefasız" sözü kadar etkilememiştir belki de. İnsan olmamızın en belirgin duygularından olan vefa kavramı, tarih boyunca deyimlerimizde ve şiirlerimizde hep var olmuştur, ama daha çok olumsuz taraflarıyla . Öyle ya, şiirlerimizde, deyimlerimizde hep dostun veya sevgilinin vefasızlığından yakınır gönlü kırık insanlar. Tabii ki düşmana değil dosta, hatırlayana değil unutana karşı sitemdir bu yakınmalar.

Anlamını hiç bilmeyenimiz bile "vefa" kelimesinin sözüne bağlı kalma, bir şeyi yerine getirme, iyilikleri unutmama anlamlarını tahmin edebilir. Bu haliyle bile vefa , dünyanın en geniş kavramlarından biri olarak karşımıza çıkar. Dini anlamda ibadet etmek, kulluk bilinciyle hareket etmek, ilahî bir vefa değil midir? Ana ve babanın ömrünü verdiği çocuklarının, yaşlanınca beklediği şey vefa değil midir? Canını vererek bizlere vatan hediye eden atalarımıza ve şehitlerimize karşı sorumluluklarımızın adı vefadan başka nedir? Edebiyatlarımızın en temel kahramanlarının temsil edildiği Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı , Ferhat ile Şirin gibi aşk hikâyelerinde olaylar, bir ömür süren, sevgiliye vefanın etrafında geçmez mi? Bu insan üstü sevgi cinsellikle açıklanabilir mi?

Hepimizin yüreğini paramparça eden türkülerimiz vardır. Bize kalbimizin vuruşu kadar yakındırlar:

Yarim sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin fidanlar gül ile doldu.
Seninle gidenler sılaya döndü

Gayri dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı

(Anonim)

Gurbete giden kocasını bir haber bile almadan yedi yıl (belki daha fazla) bekleten duygunun vefadan başka adı var mıdır?

Yıllar süren bir gurbetten sonra vatanına dönen, birikimlerini vatanına getiren, ülke insanlarını daha rahatı yaşamak yerine, gönlünce ömür sürmeye yönelten şeyin adı vefa değil midir? 

1. Dünya Savaşı’nda Avustralya’da yaşayan iki Türk’ün hikâyeleri meşhurdur. Osmanlı ülkesine gönüllü olarak dönüp savaşmalarına izin verilmeyince orada İngilizlerle savaştılar ve şehit edildiler. Hâlâ mezarlarındaki Türk bayrağı altında yatıyorlar. Bu nasıl bir vefadır Ya Rabbi?..

Günümüzde vefa ile ilgili sıkça duyduğumuz bir mübalağa (abartma)sözü vardır: Vefa, İstanbul’da bir semt olarak kaldı." Vefasızlığın tarih boyunca pek çok örneğini biliyoruz. Büyük Üstat Fuzûli’ nin:

" Dost bivefa, felek birahm, devran bisukün
Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali’ zebun”.

(Dost vefasız, dünya acımasız, dönem huzursuz, dert çok, dert paylaşan yok, düşman güçlü, talih esir) diye yüzyıllar önceden seslenmesi boşuna değildir.Çünkü vefasızlık tarih boyunca var olmuş, şiirlere, sitemlere sebep olmuştur.

İnsanların başkalarından vefa beklemesi ahlaki bir ihtiyaçtır. Ancak, insanların vefa bekledikleri şeyin mutlaka ahlaki bir temeli olmalıdır. Sözgelimi bir hırsızlık şebekesinin çaldıkları eşyaları eşit bölüşmemeleri "harama hile katmak" tır ki birbirlerine sitem etme hakları yoktur. Çünkü ahlaki temelden yoksun olanlar, vefasızlıktan söz edemezler. Bugün insanların vefadan çok vefasızlığı dillendirmelerinin ve sitemlerinin sebeplerini ruha, gönle, vicdana yer ayırmayan Materyalist felsefi görüşün "zikzak"larında aramalıdırlar. Ancak dünyada birçok kötü örnek var, diye bizim de aynı yanlışları izlememiz gerekmez tabii ki. Başkalarından vefa arayanlar, önce kendileri bunu yapmalıdırlar. Çünkü insanlık "Taş Çağı"na da dönse vefa, her zaman var olacaktır. Çünkü vefa, vefalı insanlar için hep bir ihtiyaç olmaya devam edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.