Ramazan TÜLÜ
Bakış açısı
Bugün sizlere kısacık bir anlatımla iki ayrı anımdan söz edeceğim.
Bunlardan ilki, yıllar önce avukatlık mesleğimi icra ederken kendim gibi yaşı bir hayli ileri bir meslektaş ile duruşma beklediğimiz adliye koridorunda bir bankta yan yana oturmuş halde dertleşiyorduk.
Mübaşirin adımızı ünlemesini beklerken bir de ne görelim. Önümüzde iki kolunda iki Jandarma ve üç jandarmada yanlarında ve arkasında, yani toplam beş jandarmanın muhafazası ve gözetimi altında ayrıca bilekleri kelepçeli iri yarı bir delikanlı duruşma salonuna doğru naklediliyordu.
Bizden biraz ilerde muhtemelen duruşmaya çıkarılacak delikanlının annesi, bacısı, sevgilisi ya da eşinden müteşekkil birkaç tane hanım oturuyordu. Bilekleri kelepçeli tutuklu o guruba bakıp gülümsedi. O guruptaki kişilerde ona karşı ilgisiz kalmayıp onu görebilmenin mutluğu ile ona sevgi gösterilerinde bulundular.
Bu manzara benim canımı acıttı.
Benim için bu görüntü, bu hale bakmak ne kadar da acı bir durumdu. Bana göre o tutuklu anasına ve eşine “Siz özgürsünüz ben ise gördüğünüz gibi bileklerim kelepçeli etrafımda beş jandarma, özgürlüğüm kısıtlı, size sarılamıyorum, sizinle konuşamıyorum sadece uzaktan sizi görmekle yetinip bundan da mutlu oluyorum.” diyormuş gibiydi.
Okuyanlarım ve beni tanıyanlar beni iyi bilir ben yaşama hep sol pencereden bakarım. Bakış açımın gereği olarak içimden böyle bir çıkarımda bulundum.
Yaşama sağ pencereden bakan çok kıymetli meslektaşım ise daha ben düşüncemi ona açıklamadan tespitini yaparak, içimdeki düşünceyi adeta boğdu ve şöyle dedi. “ Hayvana bak! Ben o kadar güçlü ve kuvvetliyim ki beş tane jandarma gördüğünüz üzere beni zor zapt ediyor demek istiyor akrabalarına” dedi. O meslektaşıma karşı hiç açıklama getirmedim. Aramızdaki bakış açısının bu şekil olduğuna dair bir kanı daha oluştu ve pekişti farklı bakış açılı kişiliğimde….
Bir başka anımdan daha söz etmek isterim size;
Serbest Avukatlıktan ve emekli olmazdan evvel kamu görevlisi olarak bir bakanlığın Hukuk Müşavirliğinde vazifeliydim. Oda arkadaşım mesaiye oldukça geç geldi ve hiç gülmeyen asık suratlı birisi olmasına karşın gülerek içeri girdi.
İlgimi çekmesi ve merakım için niye geç kaldığını ve niye güldüğünü sordum, haliyle kendine…
Yüksek Disiplin Kuruluna katıldığını, orada bir müsteşar yardımcısının o makama gelmezden önce almış olduğu bir disiplin cezasına yaptığı itirazı değerlendirmek için toplandıklarını, söyledi. Geçmiş gün anımsadığım kadarıyla “Maaştan Kesme” ya da “Kademe İlerlemesinin Durdurulması” olan disiplin cezasının kaldırılması ya da bir alt cezanın uygulanmasına karar verilmesi için toplanan heyette, heyet üyesi bir Genel müdür, heyetteki diğerlerine “Arkadaşlar gelin bu Cezayı ‘Kınamaya’ çevirelim, Niye derseniz (Boynunu, yutkunma borusunu parmağı ile işaret ederek) şuradan bir şey geçmemiş ki” demiş.
Hukuk Müşaviri arkadaşımın gülme sebebi de bu cümleyeymiş.
Duruma açıklık getirmek için olayın ve verilen cezanın evveliyatını anlatınca, bakış açısının gerçekten çok etkin bir durum olduğunu kişilik oluşumunda genlere kadar sirayet ettiğinin farkına vardım.
Olay, Hukuk Müşavirinin anlattığına göre; O sayın müsteşar yardımcısı o görevden önce ifa ettiği İl Müdürlüğü Makamında sekreteri ile uygunsuz bir vaziyette yakalanması ve bunun üzerine başlatılan ve devam eden bir disiplin soruşturma ve cezalandırma sürecine ilişkinmiş.
Yüzü hiç gülmeyen mesai arkadaşım gülme sebebine açıklık getirmek için bana; “ Evet Ramazan Bey, doğru oradan bir şey geçmemiş ama başka yerlerden başka bir şey geçmiş” dedi.
Bakış açılarının önemine dikkat çekmek üzere bu iki anımı paylaşıyorum, sizlerle…

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.