Son yıllarda ilkemizde hemen her şehirle birlikte büyük ilçelerimizde bile açılan Kitap Fuarlarını yaşıyoruz…

Çukurova-Adana, Mardin Bursa 22. Kitap Fuarı, Eskişehir 4. Kitap FFuarı, Karadeniz Kitap Fuarı-Samsun, İstanbul Kitap Fuarı 42. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, İzmir Kitap Fuarı (İİZKİTAP) Kitap Fuarı, derken en son 28 Kasım-7 Aralık 2025 tarihleri arasında 8. Denizli Kitap Fuarı yaşandı

Ve ilçelerde bile kitap fuarları açılmaya başlandı Ör: 6. Burhaniye Kitap Fuarı Kepez Kitap Fuarı-Antalya…

Kitap fuarları nedir derseniz: Yazar, yayıncı, dağıtımcı, matbaacı, grafiker, okuyucu kısacası kitap ekseni etrafında yaşayan herkesin buluşma noktasıdır.

Yazarlar genellikle fuar katılımcıları ve okuyucularına kitabını anlatır ve tanıtır, hatta kitabını okuyanların değerlendirmelerini ve geri bildirimlerini alabilirler.

Kitap fuarları kültüre, sanata ve eğitime katkılar sağlayan önemli organizasyonlardır ve kitap yazarları ve okuyucular için küresel bir pazardır. Yayıncılar, telif hakkı uzmanları, komisyoncular ve küresel lisans verenler, basılı, sesli, TV, film ve dijital kanallar bu etkinliklere katılırlar.

Kitap fuarları bizleri sadece kitaplarla değil aynı zamanda kitap yazarlarıyla da tanışmamızı ve imzalı kitabını elde etmemizi sağlar. Kitap Fuarlarının belli gün ve saatlerinde yazarlar okuyucusuyla buluşur ve imza günü düzenler.

İnsan elbette şehrinde kitap fuarı açılınca sevinir, heyecanlanır ve gurur duyar…

Aslında kitap fuarlarına gelinen süreç bir anlamda da kitabın insan hayatındaki yeri ve önemini belirleyen bir süreçtir.

İlk çağlardan matbaanın devreye girişine kadar elle çoğaltılan kitaplar döneminde kitabın değeri de olabilmece yüksek olmaktadır elbette…

Matbaa ile kitapların çoğaltılabilmesiyle birlikte bilginin yaygınlaşması da beraberinde gelir haliyle…

Kitaplara olan ihtiyaç toplumların hem ekonomik gelişmişliği ile hem de kültüre verdikleri değerle doğru orantılıdır. Bu konuda sömürgeci kimliğiyle batı dünyası kitap konusunda da öne geçtiği için bilgiye sahip olmanın avantajıyla reform ve Rönesans derken bütün bilim dallarının başlangıcının kendilerinde olduğunu dünyaya da kabul ettirmişlerdir.

Bilgisayar teknolojisiyle birlikte teknolojiyi kullanan ülkelerle birlikte bizim ülkemizde de yayınlanan kitap sayısında inanılmaz bir sıçrama yaşanmıştır.

Bu noktada konuya nasıl bakmak gerekir bilemiyorum… Olumlu bakanların yanında olumsuz bakanlar da vardır elbette…

Olumlu bakanlar kitapların çoğalmasıyla bilgiye ulaşmanın kolaylaşacağını söylerken, olumsuz bakanlar ise denetimsizlikten dolayı parası olan herkesin iyi kötü demeden kitap yayınlatınca bu sefer kalitesiz ve niteliksiz kitapların da insanlara eksik ve yanlış bilgiler götürdüğünü savunmaya başladılar.

Şimdi asıl sorun şurada ansiklopedi devri sanki kapandı. Artık kimse evine ansiklopedi almıyor. Bilgisayardaki her arama motoru kullanıcıya sınırsız kaynak imkanı sunuyor.

Ders kitaplarında yer alan nüfus vb bir takım bilgiler yıla varmadan değişebiliyor. Bu da kitaba olan güveni sarsıyor.

Özellikle genç kuşağın gündeminde gazete yok. Bilgilere bilgisayar aracılığıyla ulaşmanın keyfini çıkarıyor genç nesil. Şehirlerde gazete satan bayiler oldukça azaldı. Bunun sebebi de bilgisayar ve televizyondan haber takibinin anlık oluşudur elbette…

Bu bağlamda, evinde kitaplık/kütüphane bulunduran okumaya meraklı insanları bekleyen en önemli konu kitaplarını verecek yer bulamamalarıdır. Öyle ya ellerindeki kitaplar kırk elli yıllık kitaplardır belki de…

Bu noktada belediyelerin kütüphane konusuna mesafeli oluşu ülkemizdeki sıkıntılardan birisidir. Kütüphaneleriyle halkına hizmet sunan özellikle kasaba konumundaki belediyelerin kapanmasıyla mahalleye dönüşmesi sonucunda mahalle kütüphanelerinin kapanmasıyla kitaplar istenmeyen atık malzemeye dönüşmesi de ayrı bir sorun yaratmaktadır kitap konusunda…

Sonuç: Dijital çağda dijital baskıların artışıyla birlikte ÇOK KİTAP derken YOK KİTAP’a mı evriliyoruz diye düşünmeden de edemiyor insan…

GÜL/AYDIN…. SEVGİLERİMLE…