Ramazan TÜLÜ
Jakobenlerin kurduğu Başkent’i jeliboncular yönetirse!
Tarih 13 Ekim 1923.
Anadolu’nun orta yerinde bir küçük kasaba.
Nüfusu oldukça küçük, öyle İstanbul gibi ticaret merkezi ve Dünyanın gözbebeği bir şehir falan değil.
Osmanlının başkenti İstanbul İşgal altında, İzmir’de öyle…
Aynı Zamanda Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Sırasıyla Havza. Amasya, Sivas ve Erzurum Kongreleri sonrası…
Ulusal Kurtuluş Projesi kapsamında Anadolu’nun ortasında çorak, bakımsız, kerpiç evli, 20-25 bin nüfuslu, dış dünya ile tek bağlantısı bir demiryolu olan Ankara…
Nüfusunu oluşturan halkın çoğu Müslüman Türklerden oluşan dar sokaklı küçük bir şehir Ankara…
Bozkır halindeki bu kasaba önce Millî Mücadele’nin sonra yeni Cumhuriyetin ve Devrimlerin, Aydınlanma ışığının temelinin atıldığı bir yerleşim yeri…
İşte o kasaba 13 Ekim 1923 de Genç Cumhuriyetin Başkenti olmuştur.
Ankara geleceğe mirası ve Anadolu’nun sönmeyen bağımsızlık ve özgürlük ateşini taşıyan ve birey olmanın bilincini taşıyan insanların kenti olmuştur.
Mustafa Kemal İsteseydi,
Yapamaz mıydı, Konya’yı, Kayseri’yi Başkent ya da İstanbul’un Başkentliğine devam etmek…
Ama o özellikle Ankara’yı kendine karargah seçmiş ve elbette aklında da Başkent Yapma fikri….
Anadolu'daki manzara, oluşan koşullar ve zorunluluklar göz önüne alındığında; Yabancı işgaller, iç isyanlar, İstanbul hükümetinin ihaneti, yokluk, ümitsizlik, bitkinlik ve gerçek bir kaos olduğu görülecektir.
Orta Anadolu'daki bir avuç toprak parçası dışında Anadolu, dönemin emperyalist güçlerince paylaşılmış ve hükümet merkezi İstanbul işgal edilmişti.
1923 yılında kurulan Cumhuriyetin ardından Ankara'da hızlı bir atılım dönemi başladı. 1924 yılında yaklaşık 35 bin kişilik bir nüfusa sahip olan Ankara 2024 yılında 5.848.008 kişi olarak belirlendi. Resmi olmayan rakamlara göre 6 Milyondan da fazla olduğu tahmin edilen Ankara son yıllarda aldığı fazla göçle giderek nüfusu artmaktadır.
Ankara, Başkent unvanını bileğinin hakkı ile kazanmıştır.
Türk Milletinin, azmi, inancı ve mücadelesiyle ulaşılan bir haktır bu…
Artık Türkiye’nin kalbi Ankara’da atmaya başlamış ve hala atmaktadır…
Ankara; “karanlığı yenmiş bir ışıktır, hakikati, masalın istibdadından kurtarmış bir kudrettir” artık.
Ümmetçilik anlayışından kurtulan insanları birey yapmıştır Ankara…
İstanbul ise tarihe karışmıştır çok uluslu bir imparatorluğunun başkenti olduğu için.
Aslında Ankara’nın direniş merkezi olarak seçilmesi Şubat 1919 tarihlidir.
Ali Fuat Cebesoy anılarında şöyle ifade ediyor: “Mustafa Kemal Paşa'nın ve benim görüşümüze göre, Ankara, her türlü teşkilata, birliğe ve harekât başlangıcına müsait stratejik bir mevki idi. İstanbul Hükümetinden ve İngilizlerden evvel burasının tarafımızdan tutulması en büyük emelimizdi.” demiştir.
Sonuç olarak, başkentin Ankara olması nedeniyle gerek ulusal gerek uluslararası kamuoyunda yer alan tartışmaların, eleştirilerin arka planında Yeni Türkiye’yi kabul etmek istemeyen zihniyet vardır.
Dahası, var olabilme savaşı veren Türk Milletinin, yüreğinin ve bileğinin hakkıyla kazandığı ve de kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok sayan emperyalist tavırlar söz konusudur.
Birazda Ankara'nın "makus talihinden" söz edelim;
“Jakobenizim”, “İdeolojisini genel kitle ideolojisinden daha yeğ gören ve dayatma yolu ile bu ideolojiyi kabullendirmeyi amaçlayan politik bir akım. Sözcük anlamı itibarıyla keskin devrimci anlamına gelir.” diye tanımlıyor lügatler.
Mustafa Kemal ve Arkadaşları bir nevii Jakobenizmi temsil ederek yeni bir rejim ve Ülke kurdular. Modern bir Ulus Devletin Bireylerini var ettiler.
İşte o Jakobenlerin kurduğu, muasır medeniyet düzeyine hızlı adımlarla yürüyen modern ülkenin Başkent’ini Jeliboncular yönetti…
Hem de çeyrek yüzyıl.
Çıkmaza ve karanlığa sürüklendik, Allahtan başka kimseye hesap vermeyiz anlayışı ile...
Bilindiği üzere, Jelibon, çocukların sevdiği ve yetişkinlerin bildiği popüler bir şekerleme türüdür.
Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, katıldığı bir canlı yayın programında sosyal medyadan gördüğü “Adıyaman'da 6 milyar dolarlık jelibon bulundu” şeklindeki paylaşımı gerçek sanıp üzerine çıkmış olduğu bir televizyon programında değerlendirmelerde bulundu.
Youtube da izlenebileceği üzere sunucunun "Fake falan olmasın başkanım?" sözlerine ise Gökçek, "Hayır fake değil. Resmi şey. Arka arkaya bulunuyor." yanıtını vermesine gülsek mi ağlasak mı bilemedik.
Yönetme erkini bir şekilde ele geçiren ve o erki kullanmak için her yolu mübah gören zihniyet Trafolara kedi bile soktu…
“Karanlık İnsanlar karanlık emellerini karanlık ortam gerçekleştirir!” misali…
Gece yarısı sandıklardan gelen oyların sayılıp tasnif edilmesini, 3-4 saat süren elektrik kesintisi durdurdu. Veri akışının engellenişi neticesinde sabaha değişen sonuçları da biliyoruz.
Mustafa Kemal’in laikliğin ve aydınlığın sembolü olarak tesis ettiği başkentin karanlık güçlere parsellenmesi, Halkın vergilerinin dinozorlara harcanması ve belli kesimlerin rantsal kazanımlar elde edip anormal ölçüde zenginleşmesi insanın içini acıtıyor.
Cumhuriyet kurulduğundan buyana aydın bireylerin ve bürokratların ikamet ettiği Ankara’nın başına gelenler için yazımı, Mehmet Ali Ertekin’in kaleme aldığı “Ankara Marşı” ile tamamlayayım.
“Ankara, Ankara; güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı kara.
Senden yardım umar her düşen dara.
Yetersin onlara, güzel Ankara.Burcuna göz diken dik başlar insin,
Türk gücü orada her zoru yensin,
Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin,
Var olsun toprağın, taşın Ankara.Ankara, Ankara; karadır taşın.
Kartallar yuvası eğilmez başın.
Sen oldun can evi büyük savaşın.
Var olsun toprağın, taşın Ankara.Ankara, Ankara; ey çelik kaya.
Türk'ün can evidir sende Çankaya.
Kimimiz atlıyız kimimiz yaya,
Sana inanmaya geldik Ankara.”
Bu yazı 13 Ekim’de Ankara'nın Başkent oluşunun yıldönümü anısına düşünülmüş ve kaleme alınmıştır.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.