Kerbela

Kerbela denince hep acıyı, hüznü, matemi hatırlarım.

Ne olmuştu Kerbela’da?

“İmam Hüseyin’i vurdular

Kolun kanadın kırdılar

Al kanlara boyadılar

Kerbela’da Kerbela’da”

Hz Hüseyin, Hz. Hasan ile birlikte katledilen 72 canı, 72 Müslümanı hatırlarım…

İslâm coğrafyasını hançer gibi saplanmış, bu menfur, zalimce katliamı yapan Arap Emevi Halifesi Yezid'i hatırlarım...

Allah’ın elçisi yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’i İslâm 'a hizmetleri, daha İslam yeni yeni gelişirken İslam'ın gelişinin 70’inci yılında 73 canın, inanmış Müslümanın şehit edilmesini hatırlarım…

Bunu yapanlarında İslam'ı inandığını, Müslüman olduğunu söyleyerek yapması inanılacak gibi bir şey değil; bu acı şehadet!

Günahsız, pek çok kadın, yaşlı genç, çoluk çocuğu katleden Yezid'in taraftarları bilmiyor muydu Hz. Hüseyin ile Hz. Hasan’ın yüce Peygamberimizin sevgili torunları olduğunu?

Bedevi cahiliye devri Arap zihniyeti hiç dinler mi?

Hiç Peygamber torununa saygı, hürmet nedir bilir mi?

Ve İslam coğrafyasında yaşanan, asırlar boyu devam eden, sebebi bilinen, bazılarının gizemini koruduğu bilinmeyen acı, derin yaralar...

İnanç bağlamında, sosyokültürel fay kırıkları devam ediyor. Bu fay kırıklarının, tarihi, siyasi, sosyal pek çok sebebi var!

Amacım geçmişini, acı yaralarını kaşımak değil; Bir gözlem, bir tespit yaparak günümüze kadar etkileri devam eden “bu olaylardan İslam ülkeleri olarak nasıl dersler çıkartırız” sorusunun cevabını aramak.

Ne yazık ki, günümüzdeki İslam ülkelerinin çoğu, sadece Körfez Ülkeleri, zengin petrol şeyhleri hariç diğerleri hâlâ KERBELA devrinin acılarını, açlığını ve yoksulluğunu yaşıyor!

Bu İslam ülkeleri üniversiteleri, aydınları, siyasi kadroları; “Biz, böyle sefil ve yoksul bir hayata layık mıyız?” sorgulamasında bulunuyorlar mı?

“İnsanın mutlu olduğu için hazırlıkların olmadığı, adaletin, refah ve mutluluğun sağlandığı daha iyi bir yönetimleri gerçekleştiremez miyiz” diye bir arayışları var mı?

Maalesef yok!

Ne acıdır ki, İslam coğrafyasındaki pek çok halk, hala Kerbela’yı yaşıyor!

Ve İslâm ülkeleri bir türlü İslâm kardeşliğini başaramıyor...

Sonuç belli;

Emperyalist ülkelere, yer altı yer üstü doğal kaynakları ile yem oluyor...

Her ülkede ABD veya İngiltere güdümlü krallar, devlet başkanları iş başında...

Kerbela demiştik ya!

Bu derin yara, bu mücadele Hz. Muhammed 'in Ebu Sufyan'a, Hz.Ali'nin Muaviye'ye karşı verdiği hak mücadelesine kadar izlerini görmek mümkün.

Bu yarayı, bu acıyı anlayabilmek için biz ne kadar Hüseyinleşebildik?

Ne kadar Hasan olabildik?

Ne kadar onların haksızlıklar ve zulüm karşısında verdikleri dik duruşu, onurlu duruşu, bizler yaşamımıza geçirebildik?

Ancak bu acıyı, bu mücadele ve çileyi idrak eden bir inanç halı, bizi İmam Hüseyin’in Kerbelesına götürür.

İşte o zaman zalimlerin, zulmedenlerin, haksızlıklar karşısındaki duruş, Hüseyin ve bir duruş olur.

Sonunda bedel ödenen, şehadet şerbeti içilen can verilen bir duruş...

Çizginde, inancında kırık olmayan dosdoğru bir duruş...

Kerbela denince insan nerelere gidiyor?

Neler hatırlıyor?

Görüyorsunuz değil mi?

Gelelim şimdi günümüze…

Bugünde haksızlıklar, hak yemeler, taraf tutmalar, cahilce, körü körüne partizanlıklar yok mu?

Var!

Günümüzde de inanç gurupları arasında Müslümanları birbirine düşüren post kavgaları yok mu?

Var!

Hem de düşmanca.

Geçen gün bir cemaat şeyhi vefat etti. Yerine geçecek veliahtlarının iktidar kavgalarını, yaşanan rezaleti bütün Türkiye gördü.

Demem o ki;

Müslümanın diyen bütün cemaatler...

Kendisini sağcı -solcu, milliyetçi, sosyal demokrat, liberal olarak tanımlayanlar, hangi dünya görüşü olursa olsun; toplum düzeninde karşılaşılan haksızlıklar, adaletsizlikler, zulüm karşısında kaç kişi Hz. Hüseyin olabildi? Kaç kişi Hz. Hüseyin gibi bir duruş sergiledi? İş, aş, ekmek, emek ve emekliler hak mücadelesinde bizler ne kadar Hz. Hüseyin olabildik? Esas sorgulamamız gereken bu olmalı diye düşünüyorum...

Hz. Ali, Hz. Hasan’ı anınca yüce Peygamberimiz Hz Muhammed akla geliyor.

O güzel insan, bir hadisinde şöyle demiş:

“Biriniz kendisi için istediği şeyi din kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.”

Bu mesajı almayan, nimet, külfet, hak ve adalet dengesi sağlayamayan, sağlam ilahi zeminlere oturmayan sistemler, yönetimler oldukça Hz. Hüseyinlerin acısı, çilesi, hak mücadelesi unutulmayacaktır.

Hz. Muhammed'in torunları Hz. Hüseyin ve Hz Hasan’ın aralarında olduğu Kerbela şehitlerini rahmetle anıyorum.

Ruhları şad olsun!

Bu yaşanan acılar, Müslümanlara ibret olsun!

Allah ' tan dileğim ve duam şudur ki ;

Dünyanın her yerinde, İslam coğrafyasında bir daha kardeş kavgaları olmasın. Savaşlarda, çatışmalarda Müslüman kanı akmasın!

Bir daha Kerbele yaşanmasın!

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum