Keşke bizim de bir Yazıcıoğlu’muz olsa…

Geçtiğimiz gün sosyal medyada KOSGEB Aydın İl Müdürü Sadullah Dülger’in bir paylaşımı düştü önüme. “Efsane Vali, merhum Recep Yazıcıoğlu’nun oğlu ve Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu…” diye başlayan ve devamında “İdolümüz ve örnek aldığım kişilik. Örnek belediyecilik anlayışı ve şehr-ül emin duruşu dolayısıyla Sayın Başkanımızı tebrik ederim” notunu iliştirdiği bir video.

Merak ettim… İzledim, dinledim… Sonra duramadım, biraz araştırdım.
Kimdir, nedir, ne yapmış bu adam?

Mehmet Kemal Yazıcıoğlu…
İsim bile yetiyor aslında. Babası bu ülkenin hafızasında mertliğiyle, halkçılığıyla, dik duruşuyla yer etmiş bir adam. 36 yaşında Türkiye’nin en genç valisi olup Tokat’ta yaptığı hizmetlerle gönüllerde taht kurmuştu. Sonra yolu Aydın’a düşmüştü.
Hatırlarsınız… Nazilli SSK Hastanesi’nde bir vatandaşın “Paran yoksa tedavi olamazsın” cevabını aldığı haberini duyunca tebdil-i kıyafet hastaneye gidip durumu bizzat yaşamış, ertesi gün de vali kimliğiyle başhekimi görevden almıştı. Öyle bir adamdı işte Recep Yazıcıoğlu.

Aradan yıllar geçti…
Şimdi oğlu Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, 41 yaşında Tokat Belediye Başkanı oldu. Hem de öyle ittifakla falan değil… Herkes aday çıkarmış. AK Parti ayrı, MHP ayrı, diğerleri ayrı… Ama Tokatlı, yüzde 55 oyla MHP adayı Yazıcıoğlu demiş.

Peki neden?
İzledim konuşmalarını. Bozuk yolları, altyapı sorunlarını, park problemini, çöp sıkıntısını, yangın riskini bir bir anlatıyor. Lafı dolandırmadan, “Bakarız, hallederiz” demeden… “Olur” ya da “Olmaz” diyor. Ne umut tüccarlığı yapıyor, ne de insanları arafta bırakıyor.

Beni asıl duygulandıran ise şu cümlesi oldu:

“Ben bu işe devlet terbiyesiyle bakan bir adamım. Kimseyi partisine, inancına, mezhebine göre ayırmam. Kapımdan giren herkes benim için kıymetlidir. Ben bunu rahmetli babamdan böyle gördüm.”

Orada durdum. Derin bir iç çektim.

Keşke… dedim. Keşke bizim de Aydın’da böyle bir başkanımız olsaydı.
Siyasetin kurnazlığına bulaşmamış, seçimi değil şehri düşünen…
“Kim destek verdi, kim vermedi” diye hesap yapmayan…
Görevini adam gibi yapan, insanı merkeze alan biri olsaydı.

mehmet-kemal-yazicioglu.jpg

Tokatlılar, yıllar sonra yine bir Yazıcıoğlu’nu baş tacı etti. Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, göreve gelir gelmez ilk iş olarak, “1984-1989 yılları arasında rahmetli babam Recep Yazıcıoğlu’nun kullandığı masada görev yapmak benim için büyük bir onur” diyerek, babasının yıllar önce vali makamında kullandığı o meşhur masayı belediyeye getirtti. Şimdi Tokat’ın projelerine, o masanın başında imza atıyor. Yani aynı ruh, aynı inanç, aynı memleket sevdası o masanın etrafında yeniden hayat buluyor.

Düşünüyorum da… Keşke o masa bugün Aydın’da bir belediye başkanının makamında dursa.
Keşke biz de dedikoduyu, hizipçiliği, siyasi kurnazlığı bir kenara bırakıp şehrin geleceğini konuşabilsek.
Ne güzel olurdu, değil mi?

Ama biz ne yapıyoruz?
Hâlâ “bizden mi, onlardan mı” diye bakıyoruz.
Kimin kiminle fotoğrafı var, kim hangi dernekte yemeğe gitmiş onu konuşuyoruz.
Belediyecilik denince hâlâ akla asfalt, kaldırım, süs parkı geliyor.
Oysa belediyecilik insanla başlar, insanla biter.

Ve Yazıcıoğlu bunu yapıyor.
Kendisine ikram edilen tatlıyı bile işçiye gönderip, “Onlar yerse ben yemiş kadar olurum” diyen…
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışına sahip bir adamdan bahsediyorum.

Ben bu satırları yazarken, Tokatlıların şansı hâlâ aklımı kurcalıyor.
Bizim niye böyle bir başkanımız yok?

Diyorum ya…
Keşke…
Keşke Tokat’ta değil de Aydın’da aday olsaydı.
Düşünsenize, babasının lise yıllarını geçirdiği, mezarının bu topraklarda bulunduğu Aydın’da onun oğlu belediye başkanı olsa…
O aynı mertliğiyle, halkla omuz omuza duruşuyla Aydın’ın başına geçse…
Ne güzel olurdu.

Belki o zaman biz de “Kim seçilmesin?” diye kavga etmek yerine, “Bu şehir için ne yapabiliriz?” diye kafa yorardık.

Belki yolsuzluğu, rüşveti, evrakta sahteciliği, ihaleye fesat karıştırmayı değil, hizmeti konuşurduk.

Belki birileri çıkıp da “Vatandaşın karnı açken kaldırım yapacak halimiz yok” demek yerine, hem fakirin karnını doyurur hem de kaldırımını yapardı.

Belki de “Bakarız, hallederiz” demek yerine ya “Olur” derdi ya da “Olmaz”.

Net olmanın, mertçe söz vermenin, adam gibi iş yapmanın ne demek olduğunu yeniden hatırlardık.

Ben işte tam da bunun için iç geçiriyorum.
Keşke diyorum…
Keşke…

Selamla, muhabbetle…

BAŞSAĞLIĞI

Derin bir üzüntüyle öğrendim ki, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ferdi Zeyrek, evinde elektrik akımına kapılması sonucu ağır yaralanarak tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Başta Zeyrek ailesi olmak üzere, Manisa halkına ve tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Şehrine hizmet etmeye gönül vermiş bir başkan olarak ardında bıraktığı emek ve hatıralar her zaman saygıyla anılacaktır.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
  • Ramazan Tülü / 10 Haziran 2025 09:32

    İyi insanların ömrü de kısa olur

    Yanıtla (1) (0)