Mustafa Kemâl Yılmaz denilince

Mustafa Kemal Yılmaz’ın siyasi ve edebi yönü çoğu Aydınlı tarafından iyi bilinir. Bilinen yönlerinin dışında O’nun insani yönü bende daha ağır basar.

Anılar önünde saygıyla eğilerek adını andıkça anımsadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim:

mustafa-kemal-yilmaz-006.jpgAydın Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olarak çalışırken (2001 yılı olmalı)  bir şiir gecesi hazırladık. Okulumuz mezunu ve şair/yazar Mustafa Kemal Yılmaz’ı davetliler arasındaydı. Sunumu yapacak arkadaş bana dönerek, “Mustafa Amca’nın milletvekili, yazar, şair, ateşe,  tercüman, Orta Eğitim Genel Müdürü, Bakanlık Başmüfettişi, Talim Terbiye Kurul Üyesi gibi o kadar o kadar çok unvanı var ki, hangi unvanı ile sahneye çağıracağız?” deyince, kendisinin bir tercihi olup olmadığını sorduğumda “Düşündün şeye bak,deli oğlan emekli Fransızca Öğretmeni deyin olsun bitsin” yanıtını aldım. Akmış durulmuş bir kişiliğin vereceği en kısa ve en güzel yanıydı bu.

Bir bahar günü İzmir’e hava yoluyla gelen Kemal Amca’yı aldım, Aydın’a doğru geliyoruz. Aydın sınırları içinde bir yamaca takıldı gözü; dağ taş mor lâle. Durmamı istedi, durdum. Yamaca doğru ilerledi ve lâle toplamaya başladı. Arabaya geldiğinde bana “Ne duruyorsun şair,git,sen de topla.Akşam eşine verirsin” deyince unutamayacağım ikinci  dersi aldım.

Ortaklar’a geldik, çöp şişçilerin önünde durmamı söyledi. İki kişiyiz ama dört porsiyon çöp şiş söyledi. Ne yalan söyleyeyim çok aç olduğunu düşündüm, ama çok geçmeden yanıldığımı anladım. ”Akşamüstü dışarıda yemek yersen karnını çok doyurmayacaksın. Yediğinden mutlaka eve de götürmelisin. Götürdüğün yemeği eşinin önüne bırakırken sen, eşinin o akşam pişirdiği yemeği yiyeceksin” dedi.

Bu davranışı da unutulmaz bir dersti.

Germencik’e doğru yaklaşıyoruz. Germencik İncir İşletmesinin karşısındaki şehitler abide önünde durmamı söyledi. İndi arabadan, dua edip geleceğini düşündüm ama yine yanıldım. Ceketini çıkarıp çam dalına astı, kollarını sıvadı, şehitler anıtının etrafındaki kuru otları yolmaya başladı. Sonra solmak üzere olan çiçekleri birlikte suladık.

Ne zaman o anıtın önünden geçsem dua etmeden, Kemal Amca’yı anmadan geçemem.

Aydın’a geldiğimizde kız kardeşinin evi önünde durduk, zemin katta bir pideci dükkânının açılış töreni vardı, etraf bir hayli kalabalıktı. Kemal Amca,‘Hemen geliyorum” dedi ve kardeşinin evine çıktı. Beş dakika geçmeden iki elinde iki kolu ile çıktı geldi. Kolilerden çıkardığı kitapları kalabalığa dağıttık.

Ertesi akşam yine birlikte olmayı yolda planlamıştık.

Aydın Lisesi Fransızca öğretmeni Besim Çağlı ve şair/yazar A.Zeki Muslu’nun da davetli olduğu yemekte buluştuk. Besim Bey, belli bir saatten sonra kemanını çıkarak nefis bir konser verdi, Kemal Amca’nın o akşamki mutluluğunu hiç unutamam.

Ayrılmadan önce yarın dil sınıfına olan İngilizce dersime davet ettim. Kabul etti. Ertesi sabah benden önce okula gelmiş, beni bekliyordu. Kulağıma eğilerek “İnanır mısın çok heyecanlıyım, belki yarım asırdan beri sınıfa girip ders anlatmadım” dediğini anımsıyorum.

 Öğrencilerime konuğumuzun müfettiş olmadığını, rahat olmaları gerektiğini, yıllar önce okullarda okutulan Fransızca kitaplarının iki yazarından biri, eski bir Fransızca öğretmeni olduğunu, birazdan dağıtacağım kitapların yazarı olduğunu söyleyerek sınıfı Kemal Amca’ya devrettim.

Kemal Amca şu cümleyle başladı söze “I know three languages, France, Engilsh  and Aydınca” Sınıfla kaynaşmasına bu cümle yetti de arttı bile. On, on beş dakika sonra öğrencilerle  kırk yıllık dost gibiydiler.

Konuşma sırası ev ödevi konusuna geldi; ev ödevini kendisinin vereceğini söyledi. Evet, ev ödevinin konusu ‘The history of Tralles’ idi. Yani, “Tralles’in tarihi”

İngilizce olarak araştırılıp yazılacak ama anne veya babaların bilhassa Tralles’te çekilmiş bir resmi olmak şartıyla.

O sene dil sınıfının velileri Tralles’e taşındı.

Öğrencilerden gelen bir rica ikimizi şaşkına çevirdi; ödev kâğıtlarının benim tarafımdan değil, bilhassa M. Kemal Yılmaz tarafından okunmasını istediler. Yapacak fazla bir şey yoktu, öneriyi kabul ettik. Ödev kâğıtlarını Ankara’ya, Kemal Amca’ya gönderdim, kâğıtlar o sene Kemal Amca tarafından okunup değerlendirildi.

Bu olaydan sonra kendisiyle uzun süre mektuplaşan öğrencilerimin olduğunu biliyorum.

Bir başka gün Kemal Amca ile Kuşadası’ndaki yazlık evine gittik. Evine yüz metre kala bir bakkalın önünde durmamı söyledi, durdum. Bakkaldan çıktığında ceketinin cepleri mini bir çuval gibiydi. Beni izle işareti yaptı.

Kemal Amca’yı gören mahallenin çocukları çığlık çığlığa Kemal Amca’nın ayakları arasında dolanmaya başladılar, hediyesini alan gitmiyordu, kimi ceketinden, kimi elini tutmaya çalışıyorlardı.

Sanıyorum evi dördüncü kattaydı. Kemal Amca önde ben arkadan başladık merdivenleri tırmanmaya.

O da ne?

Kemal Amca, “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden…” diye başlayan o uzun şiiri okumaya başladı. Evinin kapısı açmaya başlayınca şiir bitti.

İçeri girdiğimde bir şok daha yaşadım; halıların üstü dâhil, hiçbir yer görünmüyordu kitaptan. Umurlu’da parka konulan büstü bir köşede duruyordu.

Balkona geçip dinlenmemi istedi. Çok geçmeden masaya bir fincan kahve ile geldi ve karşıma oturdu.

Fincandan ilk aldığım yudumla bir şok daha yaşadım ama  hissettirmedim.  Kahveme şeker yerine  tuz koymuştu. Gözümden yaş gelse de kahveyi büyük bir keyifle ilk ve son tuzlu kahveyi  içtim.

Öldüğünde gömüleceği yeri çoktan belirlemişti. Ortada olmayan mezarının ayakucuna denk gelecek bir yere bir yıl önce bir zeytin fidesi diktirmişti.

Bu arada bir de “Zeytin Ağacı” adlı kitabı  yeni çıkmıştı. Kitabın Umurlu içinde dağıtımı yapmak için birlikte Umurlu’ya gittik. Acıkmıştık, kütüphane yanında güzel bir lokantada varmış, orada yemek yeme planı yapmıştık. Kütüphanenin önünden geçerken lokantadan önce kütüphaneye uğradık.

Aydınlı bir Kültür Bakanı döneminde Umurlu’daki kütüphanenin kapandığını duyunca Kemal Amca kahroldu

Doğruca öldüğünde gölgesine gömüleceğini zeytin fidanını sulamaya gittik .

”Kemal Amca, açlıktan ölüyorum” diyemedim.

Bahçeye geldiğimizde aynı gün ikinci darbeyi yedi, bir yıl önce diktirdiği zeytin fidesi susuzluktan, bakımsızlıktan kurumuştu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum