Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

Ney ile Neyzen Tevfik neler söyler ki

Neyzen TEVFİK!..

neyzen-tevfik.jpgO bir neyzen, o bir şâir, düşünce insanı!..

Gördüğü toplumsal eksiklikleri yergileriyle dile getiren bir hisli yürek…

O, Atatürk’ten iki yıl sonra 24 Mart 1879’da dünyaya gelmiş olan ömrünün ilk 44 yılında Osmanlı Devleti vatandaşı, 29 Ekim 1923’ten itibaren de vefat ettiği 28 Ocak 1953’e kadar 30 yıl da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.

Dolayısıyla hem bir muhteşem imparatorluğun çöküş sürecinin sancılarını yaşamış hem de Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluş döneminin sıkıntılarını ve heyecanlarını yaşamış olan bir duygu insanıdır.

28 Ocak 1953’te Bodrumlu Neyzen Tevfik'in ölümünün 71. yıl dönümü dolayısıyla Neyzen Tevfik Caddesi üzerinde bulunan heykeli önünde, Bodrum Belediyesi tarafından ney konseri ve anma töreni gerçekleştirildiği haberini okuduk www.aydın24haber.com dan. Etkinliğe Başkan Vekili Emel Çakaloğlu ile vatandaşların ve basın mensuplarının katıldığını da öğrendik haberden.

Öncelikle adını bir caddeye veren, heykelini diken ve anma gününde ney konseri düzenleyen Bodrum Belediye yetkililerini hemşerilerine gösterdikleri be vefalı davranıştan dolayı kutluyoruz…

Onun Neyzenliğinin başlangıcı dünyaya geldiği Bodrum’a kahveye gelen ney üfleyen neyzenleri dinlemesiyle başlar.

13 yaşındayken Urla’ya taşınırlar orada neyzen berber Kâzım’dan ney dersleri alır. Urla’da sara hastası olur. Doktorların tavsiyesiyle aile onun neye olan düşkünlüğüne anlayış gösterir.

İzmir Mevlevihanesi'ne giderek kendini neye verir burada Tokadîzâde Şekib Bey, Tevfik Nevzat, Şair Eşref ve Ruhi Baba gibi ünlü kişilerle tanışır. Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri alır ve hicvi öğrenir.

19 yaşında babası onu eğitim için bu sefer İstanbul'a, Fethiye Medresesi'ne gönderir. Burada zamanının çoğunu Galata ve Yenikapı mevlevihanelerinde geçiren Neyzen Tevfik Mehmet Âkif Ersoy'la ve onun yardımıyla dönemin seçkin sanatçılarıyla; İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tevfik Fikret, Tanburi Cemil, Yunus Nadi, Udi Nevres ve Hacı Arif Bey gibi isimlerle tanışır. Akif’ten Fransızca, Arapça ve Farsça dersleri alır ve Akif’e de ney öğretir.

1902 yılında Bektaşi dervişi olur. Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam eder ve hayatının geri kalanını da bu inancı ve biçimi benimseyerek yaşar. İstanbul’daki baskılar sebebiyle Mısır’a gider. Neyzenler kahvesi açar.

2. Meşrutiyetin ilanıyla önce İzmir’e gelir sonra da İstanbul’a geçer.

1. Dünya Savaşı sırasında Mehterbaşı olur.

Cumhuriyetin ilanıyla Ankara’ya gider. 1926’da Mustafa Kemal’le tanışır. Rahatsızlıklar nedeniyle Bakırköy Akıl Hastanesinde yatar. 1950’de Affettim ve Ağlayan Şarkı filmlerinde rol alır.

Ney’in ortaya çıkışı ile ilgili olarak, Hz. Peygamber’in ilahi bir sırrı Hz. Ali’ye söyledikten sonra Hz. Ali’nin bu sırrın manevi ağırlığına dayanamayıp onu susuz bir kuyuya bağırdığı ve daha sonra bu kuyudan çıkan kamışlardan her rüzgar estiğinde bu sırrın etrafa yayıldığı yolunda bir menkıbe anlatılır.

Ney öteden beri özellikle tekke musikisinin vazgeçilmez sazı olmuştur. Neyde bulunan yedi adet deliğin tasavvuf düşüncesinde ‘yedi Esmâ’ olarak yorumlanması ve ney’in insan-ı kâmili temsil ettiği düşüncesinin kabulü neye apayrı mistik bir kimlik kazandırmıştır.

Mevlana Celâleddin-i Rûmi’nin, “Dinle ney’den…” sözüyle başlayan Mesnevi’sinin giriş kısmının ney’e ayrılması bilhassa Mevleviler arasında neye farklı bir yer kazandırmış, bu sebeple ney ‘nây-ı şerif’ diye isimlendirilmiştir.

Mevlânâ Mesnevi ‘nin ilk 18 beytinde ney’den bahseder, sonraki 6 cildinde de bunu açıklar. Burada ney sembolü altından bir dünya görüşü ve bir medeniyet anlatılır. Neyzen olmakla bu dünya görüşünü öğrenmeye de talip olmak ve benimsemek de Mevlevîliğin esaslarındandır.

"1879 yılında doğan ve 28 Ocak 1953 yılında 74 yaşında hayata gözlerini yuman ney üflemekteki ustalığıyla ün yapmış, aynı zamanda da şiirleriyle insanları büyüleyen hiciv şâiri, doğa sevgisiyle dolu Neyzen Tevfik'i(Kolaylı'yı) sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.

Yazımızı Neyzen Tevfik’in bir şiiriyle noktalayalım derim:

ANLADIN MI?

Hicran destanını kendinden oku,

Mecnun'dan duyup da rivayet etme.

Aşkın Leyla'sını gördünse söyle.

Söz temsili bulup hikayet etme.

Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,

Senin aradığın zevk, sefa düğün.

Tutacağın işi önceden düşün;

Daha ilk adımda nedamet etme.

Sevdanın oduna pek güvenilmez,

Tutuşurşan eğer kolay sönülmez.

Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,

Canına kıymazsan seyahat etme.

İyi bak kabına, olmasın delik,

Boşuna taşırsın,gider gündelik.

Anında olmalı, ettiğin iyilik,

Alem duysun diye, inayet etme.

Kabe'den maksadın varmaktır yara,

Kör gibi tapınma, kara duvara,

Hızır'ı ararsan kendinde ara,

Bulamadım gibi rezalet etme.

Muhabbet herkesin aklını çelmez,

Gönül viranesi kolay düzelmez.

Alemden çekinme bir zarar gelmez,

Sen kendi kendine hıyanet etme.

Şen şatır gönlüne hicran dolmasın,

Gençliğin gülşeni gamla solmasın.

Neyzen gibi aklın yarda olmasın,

Özründen çok büyük kabahat etme.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum