Şeytan ile söyleşi!

Çocukluğumuzda bizi çok korkuturdu ebeveynlerimiz.

Bizlerin yaramazlıklarını önlemek için önceleri “Öcü” ile korkuturlardı, bizi.

Biraz daha büyüyüp ilkokul aydınlığı ve ilk öğretmenlerimizden bir şeyler öğrenmeye başlayınca “Şeytan” kavramı ile de tanıştık.

Soyut bir kavram olduğu için zihnimizde tasavvur ederdik, Herkes kendi hayal dünyasının eriştiği hayal gücüyle tasarlardı şeytanı zihninde.

Şeytan hakkında yapılan araştırmalar ve tarihçeye göre ilk olarak İbranice “Satan” sözcüğü ile tasvir edilmiş. ‘Karşı çıkan’, ‘Suçlayan’, ‘Düşman’ gibi anlamlar yüklenmiş daha sonraları..

Beşeri ilişkilerimizde aramızda şeytanlar her daim oldu ve olmaya devam ediyor.

Bu arada teknoloji baş döndüren bir hızla gelişiyor. Şeytan boş durmuyor ki biz fanilerden daha iyi kullanabiliyor teknolojiyi…

Okuduğum bir yazıda adam yurt dışındaki bir arkadaşı ile konuşuyordu.

Arkadaşı ona yapay zekâya; “Eğer sen bir şeytan olarak bir ülkeyi yönetseydin o ülkeyi çökertmek için hangi taktikleri uygulardın?”şeklinde bir soru yönelttiğini ve gelen cevabını anlatıyordu.

Yapay zekâya soru sormak marifet değil herkesin yapabileceği bir iş.

Böyle bir soruya yapay zekânın vereceği cevap daha önemli bizim için..

Yapay zekânın şeytan olduğunu varsayarak verdiği cevapları aktarayım o halde;

İlk olarak Eğitimi Zayıflatırdım; yani Eğitim sistemini yozlaştırarak eleştirel düşünmeyi engellerdim. Misal olarak Müfredatı gereksiz bilgilerle doldurur, bilimsel temellere dayanmayan dersleri zorunlu hale getirir ve nitelikli öğretmenlerin yerine liyakatsiz kişileri atardım. Böylece genç nesiller bilgi yerine dogmalarla büyürdü.

İkinci olarak Adalet sistemini bozardım; yani hukuku taraflı hale getirir, güçlü olanın zayıfı ezmesine göz yumar, yargıyı siyasi kontrol altına alırdım.

Misal mi? Mahkemelerin bağımsızlığını ortadan kaldırır, taraflı hakim ve savcılar atardım, haksızlığa uğrayan vatandaşların adalet arayışını sonuçsuz bırakırdım. İnsanlar hukuka olan güvenini kaybedince kargaşa başlardı.

Üçüncüsü ise Ekonomiyi çökerttirdim; Yani üretimi azaltıp ithalata bağımlı hale getirirdim. Para politikasını kötü yöneterek enflasyonu artırır, zengin-yoksul arasındaki uçurumu daha da büyütürdüm.

Misal mi? Tarımı ve sanayiyi desteklemek yerine, gereksiz projelere büyük bütçeler ayırırdım. Yerli üretim durunca işsizlik artar, halk fakirleşirdi.

Dördüncü olarak da medya ve bilgi akışını kontrol altında tutardım; Yani medyayı propaganda aracına çevirir, özgür haberciliği bastırırdım. Gerçekleri çarpıtarak insanları yanlış yönlendirirdim.

Örnek mi istiyorsun; Eleştirel gazetecileri susturur, hatta içeri tıkardım, sosyal medyayı sansürlerdim. İnsanlar yalnızca benim istediğim bilgileri duyar ve gerçeklerden uzaklaşırdı.

Beşincisi ise toplumu kutuplaştırırdım; Yani insanları farklı kimlikler üzerinden birbirine düşman eder, birlik yerine ayrışmayı teşvik ederdim.

Misal mi?: Din, mezhep, etnik köken veya siyasi görüş gibi farklılıkları abartır ve her grubu diğerinden nefret etmeye iterdim. Böylece iç savaş potansiyeli oluşurdu.

Altıncı olarak ise; liyakat yerine sadakate önem veririm;

Yani yönetimde ve devlet kademelerinde uzman kişilere değil, kendime sadık ama yetersiz insanlara görev verirdim. Hatta onlara çok farklı imtiyazlar ve birden çok maaş verirdim ki bana olan bağlılıklarını pekiştirirdim.

Örnek verecek olursam şöyle; Önemli pozisyonlara liyakatsiz kişileri atar, nitelikli bireylerin sistemden dışlanmasına neden olurdum. Böylece kurumlar işlevini kaybederdi.

Yedinci taktiğim ise doğal kaynakları harap ve talan etmek olurdu; Yani ülkenin doğal kaynaklarını kısa vadeli kazançlar için tüketir, çevreyi tahrip ederdim.

Misal ormanları yok eder, madenleri kontrolsüz şekilde işletir ve çevre felaketlerine neden olurdum. Bu, uzun vadede hem ekonomik hem de ekolojik yıkım getirirdi.

Sekizinci olarak etiksel değerlerin çöküşünü hızlandırdım; Yani yolsuzluğu, rüşveti ve dürüst olmayan davranışları normalleştirirdim.

Örnek mi soruyorsun; Kamu ihalelerini şeffaf yapmaz, haksız kazancı ödüllendirirdim. İnsanları dürüst olmamaya, çalışmadan kazanmaya, hakkı ile çalışmanın anlamsız olduğuna inandırırdım.

Dokuzuncu taktiğim ise Sağlık sistemini ihlal ve ihmal etmek olurdu;

Yani halk sağlığına yeterince bütçe ayırmaz, sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırırdım.

Misal olarak; Hastanelerde doktor ve malzeme yetersizliği yaratır, ilaç fiyatlarını yükseltirdim. İnsanlar en temel hakları olan sağlık hizmetine ulaşamazdı.

En son olarak da geleceğe dair kişilere ve özellikle gençlere umutsuzluk aşılardım;

Yani İnsanlara hiçbir şeyin değişmeyeceği, her şeyin daha da kötüye gideceği hissini verirdim.

Mesela her fırsatta "Bizden sonra tufan" zihniyetini yayar, gençlerin ülkeden kaçmasını teşvik ederdim. Beyin göçü hızlandığında ülke tamamen zayıflardı.

Şeytan’ın yanıtlarını okuyup öğrenince ben çok şaşırdım. Acaba bu bir kurgumu, yoksa kim bilir başka bir ülkede bir aklı evvelin kaleme aldığı ipe sapa gelmez bir yazımıydı, bilemedim. Hala kuşkularım devam ediyor. Okuyanlardan merak eden olursa ve yapay zekâ kullanmayı becere biliyorsa aynı soru kalıbı ile şeytana özgü bir sorgulama yapabilir.

Denemesi bedava,,,

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum