Şimdi ne değişti?

Birileri, düğün meydanında el kol hareketleriyle komutlar veriyordu...!

Hem eliyle işaret ederek, hem de ağzıyla yüksek perdeden seslenerek, çalgıcılara “Susun! Susun! Müziği kesin! Ezan okunuyor! Ezan” diyordu.

Bir an, bir sessizlik çalgılar sustu.

“Bir mola verelim, iki yudum su içelim, biraz da soluk almış oluruz” dediler...

Meğer o çalgıcılara susturan, çalınacak müzik parçalarını çalgıcıya ileten, düğün meydanında oyuncuları kaldıran, yani düğünün sevk ve idaresini sağlayan düğün bayrakçısı Hasan Hüseyin amca imiş...

Neyse, gençlerden bir gurup, çalgıcılardan “Denizin dibinde Hatçem” türküsünü istek yapmışlar. Güzelce kalkıp oynamışlar. Öbür masadan bir gurup ta "Dom dom kurşunu " parçasını istek yapmışlar. Pür neşe, hem oynayıp, hem de söylemişler.

Düğün evine dışarıdan gelen epey misafirler de var. Düğün sahibinin akrabaları, gelinin kardeşleri, dünür ve akrabaları...

Epeyce bu güzel düğün mutluluğuna paylaşmaya gelmiş davetli bir kalabalık misafirler de var.

Tabi meydanda oynayanlar aynı kişiler ve aynı müzik, aynı parçalar olunca, millet sıkılmaya başlamış.

Bayraktar Hasan Hüseyin amcaya düğün yerindeki ileri gelenler kaş göz işaretiyle müziği değiştirtti.

“Başka parçalar çalınsın. Başkaları da oynasın...” Hele misafirlerden hiç oyuna kalkan olmadı demişler… Bayraktar amcamız, hemen konuyu el atarak çalınmakta olan parçayı kestiriverir. Bir an ortalık sus pus olur... Ondan sonra ortalık bir karışır mı? Sen nasıl olurda bizim oynadığımız parçayı kestirirsin? Bağırıp, çığırıp efelenmeler... Biraz da alkol tesiri olsa gerek ileri geri konuşmalar... İllaki “Denizin dibinde Hatçem bir daha çalacak” dayatmaları… “Dom dom kurşunu çalsın” ısrarları... Derken düğün meydanı bir karışıyor. Sandalyeler, masalar havada uçuyor. Tekme tokat, yumruklar gırla gidiyor.

Hep bir ağızdan "Jandarma, jandarma... Jandarmayı çağırın. Karakola haber verin. Ancak jandarma hakkından gelir bunların. Gelsin jandarma, alıp götürsün şu düğünde tatsızlık çıkaranları. Atsın nezarete..! Şöyle bir essek sudan gelesiye kadar bir güzel ıslatsın bu zirzopları... Yazık ettiler güzelim düğünümüzü. Ele güne karşı mahcup ettiler bizi.”

Derken, geldi geldi. Jandarma geldi...! O ortalığı karıştıranlardan ikisini yakaladı,  alıp götürüyor.

Kavgada yaralanan biri hafif, ikisi başı gözü kan revan içinde olan yaralıları da çok şükür ambulans yetişti... Onlar da hastaneye varmıştır.

Düğün sahipleri çok üzgün. Evlenecek çiftler, başlarına ilk defa gelmiş bu çirkin olayın şokunu üzerlerinden atlatabilmiş değiller. Herkes şaşkın şaşkın bir birinin yüzüne bakıyor....

Birisi ; "Bir Denizin dibinde Hatçem türküsü yüzünden şu rezaleti yaşamaya değer miydi?” diyor.

Bir başka davetli de, “on defa da çalınmaz ya...! İçimiz dışımız Hatce ya da Dom dom kurşunu oldu” diyor.

“Ne olacak yani arada bir, Sibel Can'dan okusa. Ya da Orhan Gencebay çalsa ne olacaktı...?” 

Şimdi de, Tarkan'ın "GEÇÇEK " şarkısı kavgaları...

Bir tarafta iktidar yanlıları, diğer tarafta iktidar karşıtları... Yıllar geçse de, bu cahiliye devri alışkanlıkları geçmeyecek herhalde.

Sen neymişsin be Tarkan!

İşte kelimeler. Mısralar... Kavramlar ve şarkılar. Şarkılara yüklenen anlamlar. Durumdan vazife çıkarmalar...

Her öküzün altında buzağı arayan ve şarkılardan huzur bozucu anlamlar çıkaran zavallılar...

İdeolojik, siyasi taassuba kafalarını gömerek toplum huzurunu bozmak isteyenler var....!

Türkiye'nin meşhur popstarı, ey sevgili Tarkan!

Şu "GEÇCEK " şarkısı milleti çok gerdi. Gel, taraflar arasında kavga dövüş çıkmadan Barış Manço'dan, Zeki Müren'den ya da Müzeyyen Senar'dan bir parça çalalım. Halkın sevdiği, beğendiği parçalarla işi kurtaralım...

Ne dersin?

Yoksa düğün yerindeki gibi kavga çıkacak.

Kalın sağlıcakla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum