Türk Bayrağına saygı!

24 Şubat’ta başlayan savaş ile birlikte beş milyona yakın Ukraynalının AB ülkelerine göç ettiğini biliyoruz. Zaman içinde mültecilerin bir bölümü ülkelerine geri dönebilmişti.

Rusların, geçtiğimiz hafta Ukrayna’nın su ve elektrik şebekelerini vurmasıyla savaş yeni bir boyut kazanmıştı. Yaşanmakta olan su, elektrik ve gaz krizi nedeniyle birlikte üç milyon Ukraynalının daha Avrupa ülkeleri yollarına düşebileceği planları yapılıyorken, az da olsa barış umutları ufukta göründü.

AB’de ortaya çıkan ekonomideki daralma, enflasyon ve kış ile mücadeleye ek olarak olası üç milyon yeni mülteci dalgası bütün Avrupa’yı ürküttü.

Devlet aklıyla yapılan görüşmeler, istişareler ve mutlu sona giden bir süreç başlıyor şimdi;

Tepkilerin çığ gibi büyüdüğü bir ortamda Ukrayna’yı savaşa iten ABD, savaşın dayandırılması hususunda ikna olmuş görünüyor. ABD ve Rus yetkililerinin bir süredir devam eden arka kapı diplomasisi sonuç verecekmiş gibi;

Ukrayna savaşında tarafların kayıpları beklenenden büyük oldu. Bu nedenledir ki taraflar uzlaşmaya çok yakın görünüyorlar.

Siz bakmayın onların kamuoyu önündeki atıp tutmalarına, gerçekler çok farklı;

Yaklaşan kış iki tarafı da zorlayacak, Putin'in askerleri ilerleme kaydedemiyor. Ukrayna ise az da olsa psikolojik üstünlüğü ele geçirmiş görünüyor.

Görüşmelerin başlayabilmesi için bir tarafın taviz vermesi yeterliydi. Nitekim beklenen oldu ve Moskova, Rus güçlerini Herson da dahil olmak üzere Dinyeper'in batı yakasından çekmeye karar verdi. Aynı gün ABD, Kiev'in Ukrayna ordusuna MQ-1C Grey Eagle insansız hava araçları sağlama talebini, ‘çatışmayı daha da tırmandırabileceği’ gerekçesiyle askıya aldı.

Baraj patlatılacak, Rus askerleri sular altında kalacağı için çekiliyor söylemleri gerçekçi değil,

Almanya’da halkın yarısı, bu savaşta taraf olmamalıyız diyerek iktidarı uyarıyor.

ABD, Ukrayna için Avrupa ülkelerini kaybetmenin eşiğinde olduğunu daha fazla görmezden gelemezdi.

İşte böyle bir ortamda ilk masa Rusya ile ABD arasında kurulmuş oldu ve herkesin kazanması hedef alındı.

Asıl mesele; Dinyeper Nehrinin Doğusu ne olacak?

Rusya ve Ukrayna, tüm çıkarlarını dengelemeye çalışırlarken bıraktıkları boşlukları Türkiye dolduruyor. Adeta Ukrayna ve Rusya’nın arkasını topluyorduk. Zelenski ve Putin'i yalnızlaştırmaktan özenle kaçındık. Ukrayna'da savaşın başlamasından bu yana, Cumhurbaşkanı Erdoğan, istediğini elde etmek için her iki tarafla da ilişkisini ustalıkla sürdürdü. Bir yandan Türkiye, gelişmiş Bayraktar TB-2 saldırı aracını Kiev'e gönderdi. Öte yandan, Rusya'ya yaptırım uygulamayı da reddetti.

Her iki ülkenin de nefes borusu olmayı sürdürerek onlara destek olduk.

Moskova, geçen hafta savaş gemilerine yapılan insansız hava aracı saldırısı gerekçesiyle tahıl anlaşmasından çekilme kararı aldı. Ancak Erdoğan’ın bir telefonu ile Putin masaya geri dönmüşü.

Bu Türkiye’nin izlediği politikanın doğruluğunu gösteriyordu.

Putin için Erdoğan bir tarafa, dünya bir tarafa!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ve Rusya’nın arka kapı diplomasisiyle almış oldukları kararları olumlu olarak değerlendirdi.

Demek oluyor ki biz de Ukrayna’ya Bayraktar markalı ürün vermeyeceğiz veya satmayacağız…

Ukrayna sorununun çözümünde Türkiye özel bir rol oynuyor, çünkü baştan beri iki tarafa da eşit mesafede durmuştu.

Ne Ukrayna’ya ne de Rusya’ya tek taraflı angaje olunmadığı için iki taraf da Türkiye’nin arabuluculuğundan mutlu olacaktır.

Tahıl koridoru ve esir askerlerin mübadelesi konularında arabuluculuk girişimlerimizin başarılı olduğunu dünya âlem biliyor.

Bu konular bize, gelecekte masayı kuran ülke statüsü kazandırabilecektir. Masayı biz kurabiliriz ama görüşmeler Türkiye’de mi olur onu zaman içinde göreceğiz. Putin, aleyhinde gösteriler olabileceği düşüncesiyle Endonezya’da yapılacak G-20 toplantısına katılmayacağını açıkladı (Aksi görüşlerde yok değil, Putin'in ABD ve müttefikleri ile karşı karşıya gelmekten kaçındığı da belirtiliyor). Aynı şey Türkiye’de de olabilir düşüncesinden hareketle Bakü veya Minsk bu görüşmelere ev sahipliği yapabilir.

Durumun biraz yumuşadığını söyleyebiliriz. Tarafların en azından müzakere sürecine başlayabilmeleri için küçük bir şans var. Açıkçası, bu durumda, herhangi bir müzakerenin başlangıcı bile mevcut durumun olumlu bir gelişimi olacaktır. Her şeyin daha da kötüye gittiği bir durumdan, iyimserlik havasının hâkim olması, gerilimin düşmesine ve muhtemelen sona ermesine yol açabilecektir.

Bu bir fırsattır ve kaçırılmamalıdır.

Rusya’nın, savaş nedeniyle Avrupa ve Orta Asya’da prestij kaybettiğini görmezden gelemeyiz. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta üstlendiği misyon ile takdir toplayan Türkiye, enerji ve uygun fiyatlı tahıl arzını güvence altına alma girişimlerinden elde ettiği prestiji/itibarı, Kafkasya ve Orta Asya’ya taşıma gayreti içindedir.

Türk dünyası Liderlerinin Semerkant zirvesini iyi okumalıyız. Başta Azerbaycan olmak üzere o ülkelerdeki Türkiye sevdasını görmek için Dış işleri bakanı, Başbakan veya Cumhurbaşkanı olmak gerekmiyor. O sıfatlar üzerinize yapışmadan da oradaki sevgi ve sempatiyi görmek mümkündür.

Evler, iş yerleri, kışlalar ve devlet daireleri Türk Bayrakları ile donatılmış durumdadır. Bunun bir değeri olmalıdır.

Son söz:

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 99. Yılında yakaladığı bu ivmeyi ister konjonktür, isterseniz şans, isterseniz Batının yanlış politikalarının Putin tarafından iyi değerlendirildiğinden kaynaklanmıştır deyin.

Ne derseniz deyin ama itibarlı bir ülke konumuna geldik. Evet, ekonomimiz kötü; sizler de beş yüz milyar dolar tutarındaki “temiz parayı” bulduğunuzu söylediniz. Şayet Türk halkı, sizin kağıdınızın gelmesi yönünde bir teveccüh gösterirse eğer unutmayınız ki Orta Asya ayaklarınızın altında ve Türk kardeşliğini Uygur sınırlarına taşımış/taşıyan itibarlı bir Türkiye teslim alacaksınız.

Hedef büyük, bu yüzden işiniz oldukça zor;

Uygurlar, bağımsız bir devlet olabilmek için sizin iktidar olmanızı bekliyorlar!

Uygurların lideri Rabia Kadir Virginia’da yaşarken siz, Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı baskılar filan diyerek Uygur’culuk oynamıştınız hani;

Devletimiz swap ile Çin’den dolar, vatandaşı için aşı bekliyor ve sizler bunun böyle olduğunu bildiğiniz halde, hepimizin ülküsü olan bir konuyu siyasi malzeme yapmaktan çekinmediniz.

Çin, elinde aşı olduğu halde gecikmeli göndermeyi tercih ederek, siyaset yapanlara mesaj vermek istedi.

O dönem aşı olamadan ölenlerin vebali…

Hatırlatalım dedik…

Kazanmak için her şeyi yapabilirsiniz. Her şeyi söyleyebilirsiniz ama Ay Yıldızlı Türk Bayrağının dört köşesine enjektör atarak yapmayın bunu!

Cumhuriyetimiz yeterince üzgün ve yorgun…

Biraz daha sakin ve sağduyulu olmaya çalışalım.

Başka Türkiye ve Türk Bayrağı yok;

Meselemiz, fert başına düşen milli geliri 5 yılda 15 bin dolara çıkarmak, iyi olan dış politikamızı daha iyiye taşıyabilmektir.

Bizim ölçümüz de beklentimiz de budur.

Sizin “Tıpış tıpış” işler, çok gerilerde kaldı…

Sizin “Gerzekler” diyerek küçümsediğiniz 104 Vatan Evladının üretmiş olduğu kâğıt parçası” mahkemelik oldu ama bahse konu Atatürk’ün Montrö Boğazlar sözleşmesini, Erdoğan’da eksiksiz uyguladı.

“Gerzekler” diyen mermer kafalılara rağmen;

Siyaset yapan herkese söylüyorum.

Atatürk hala yaşıyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum