Yağdır Mevla’m su!

Gök gürledi, şimşekler çaktı arka arkaya…

Zaten bir iki gün öncesinden belliydi, bir yağışın olacağı. Ama bütün birikmiş yağışlarını sanki saklamış, birden yeryüzüne boşalıverdi. Hem de gökyüzü yarılmışçasına...

Hele uzun zamandır yeterli yağış alamayan Eskişehir bir bakıma bayram etti. Tarımla uğraşan çiftçilerimizin yüzü güldü. Dağ, taş, ormanlar bu hasret kaldıkları yağmur suyundan kana kana içtiler. Kuşlar, doğadaki bütün canlar, su ile hayat bulan doğanın yeşermesi, çiçekler, tarlaya ekilen fideler, mevsim sebze ve meyve ağaçları, her şey, yağan yağmur suları ile yaşama tutundu. Toprak güldü, sevindi. Çicekler açtı, renk renk, binbir çeşit güller açtı, doğa canlandı.

Aslında yağmur sevdi toprağı. Birbirlerini çok özlemişler. Öylesine hasretle kucakladılar ki, bütün canlılar bu kavuşma ve buluşma dansına tanıklık etti.

Biz de bir canlı bir birey olarak cama vuran yağmurun sesini zevkle dinledik. Hele uzun zamandır kurak geçen, bilhassa Büyük Menderes nehrinin kurama tehlikesi nedeniyle tarımla uğraşan üreticilerimiz doğru dürüst tarlasına nadas suyunu bile veremez haldeydiler. Tarlaya ekili yoncalar su yetersizliği nedeniyle 1- 2 biçimde kalmıştı.

Çiftçilerimiz, diğer bağ bahçe, tarladaki meyve ağaçları için kara kara düşünüyorlar, ne olacak bizim bu halimiz diye dert yanıyorlardı. İşte bu mevsim yağmurları, bir bakıma üreticilerin imdadına yetişti.

Eskişehir’in bazı ilçelerinde, Çifteler ilçesinde sel baskınları nedeniyle hem ilçe merkezindeki mahalleler, konutlar ve ekili dikili tarım arazileri epey zarar gördüğünü anlattılar.

Bir taraftan Eskişehir ESKİ Su ve Kanalizasyon İdaresi ekipleri gece gündüz, uykusuz, hiç durmaksızın baskın yerlerindeki suları çekmek için uğraş verdi. Belediyecilik mutfağından gelmiş bir yerel yönetici olarak, Çifteler ilçesindeki su baskına uğraşan, vatandaş için çırpınan bir ekip amirinin “2 gündür uyku durak yok, ıslanmadık bir yerimiz yok. Böyle bir yağış, afet görmedim” şeklindeki sözleri yüreğimi parçaladı.

Sonra aklıma 1994 yılında görev yaptığım Aydın Belediyesi geldi. Göreve geldiğimizde şehrin doğru dürüst yer altı alt yapısı, kanalizasyon şebeke hattı, yağmur suyu drenaj hattı yoktu. Efeler ilçesinin çoğu mahallesi ile Aydın-İzmir Bulvarı’nda su baskınları yaşanıyordu.

O dönem, Aydın Belediye Başkanlığı yapan yüksek inşaat mühendisi ve kent bilimci Hüseyin Aksu’nun ufuk, vizyon, kalite, kapasite birikimleriyle, alt yapı ve üst yapı projeleriyle, Aydın şehrinin makus kaderini değiştirerek yeni bir Aydın, çağdaş, uygar, yaşanabilir bir şehir örneği ile bütün Türkiye'de ses getirmişti.

Pek çok ilin, şehrin belediye başkanı, Aydın’daki şehircilik uygulamaları ile ilgili örnek projeleri yerinde izlemek, teknik dayanışma ve işbirliği için çalışma gurupları belediyemize dolup taşıyordu. Hani derler ya "yiğidi öldür, ama hakkını yeme” diye. Bu güzel şehre verilen emekler, dökülen alınteri unutulmamalı.

Şehri adam etmek için bir sürü şehrin kamburu kurum veya tesislerin şehrin dışına taşınması mücadelesi. Hem siyasi, hem bürokratik mücadeleler? Ve destan yazan belediye meclisi. İktidarı ve muhalefeti kenetlenmiş Aydın hizmet sevdalısı belediye meclis üyeleri.. Her gün, gece gündüz telsizle yatan, telsizle kalkan daire müdürleri, birlikte çalışma arkadaşı personeller…

Daha neler neler?

İnanç sahibi olmak...

Tam bir teslimiyet içinde başarıya odaklanmak..

Ekip, takım ruhu...

Aydın’a hizmet sevdalı olmak...

Belediye Başkanı’nın gösterdiği hedefler doğrultusunda hizmete kenetlenmek.

İşte:

Bu şehir bu hale öyle göründüğü gibi kolay gelmedi. Uykusuz geceler ve verilen nice emekler var. Vefa olmalı, emeğe saygı olmalı, tecrübeye değer de verilmeli.

Gel görün ki, Eskişehir başarmış.

25 yıl Eskişehir'e hizmet etmiş, her alandaki belediyecilik ve şehircilik hizmetleriyle adeta destan yazmış, halkın gönlünde çok büyük sevgi, saygı ve teveccüh gören Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e saygı, vefaları gereği, yeni seçilen Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce hanıma danışmanlık yapıyor. Akıl, bilim, ortak akıl için çağdaş toplumlarda olması gereken bu olmalıdır diye düşünüyorum. İnşallah Aydın güzel örneklerden etkilenir, bütün şehri halkının yararına olacak projelerin gerçekleşmesi, herkesin yararına olur. Halkta mutlu olur. Niye olmasın!

Sevgili dostlar görüyorsunuz bir yağmurun yağışı, bizleri nerelere götürdü. Yağmur yağışının yolda yürürkenki halinden tutun da, arabayla seyahat esnası yollar, şehirler, doğadaki koyun sürüsü, çoban ve kavalı..İki de muhafızı karabaş Sivas Kangalı köpeği…Bir sürü duygularımızı kamçılayan manzaralar… Yağmur suları hep ıslatsın toprağı, doğayı, çiçekleri, bütün canlı ve böcekleri… Islatsın ruhumu. Bütün kirleri, pasları silsin atsın.. Yıkasın bütün elbiselerimi. İyice ıslatsın beni iliklerime kadar. Gökyüzü rahmeti yağmurların altında pir- ü pak olayım. Doğadaki bütün kirlenmişlikleri üzerimden atayım. Tertemiz bir dünyaya yağan yağmur sularından bir tas da ben doldurayım.

Şimdi hep beraber Türk Sanat Müziği sanatçısı Emel Sayın’ın seslendirdiği bir eseri mırıldanalım:

Çatlayan dudaklara sararan yapraklara
Kuruyan topraklara yağdır mevlam su
Alev saracak kadar yandım yanacak kadar
Suya kanacak kadar yağdır mevlam su

Toz duman savrulurken gül çimen kavrulurken
Can tenden ayrılırken yağdır mevlam su
Suya hasret güllere sana açık ellere
Tutuşan gönüllere yağdır mevlam su

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
  • Abidin Korucu / 24 Mayıs 2024 22:01

    Başkanım ,Dünyanın 3/4 ü su insanın vücudunun da 3/4 ü su yaradan herşeyi orantılı olarak yaratmış.Su su su yağdır mevlam su.Küçük damladan meydana gelmişiz.O kadar küçük bir damlaki herşeyi içine almış.Yağdıran da o sığdıranda o.Allah tan kendinize ailenize herşeyinize sağlık mutluluk dilerim Saygılar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Kemal BENLİ / 24 Mayıs 2024 15:27

    Değerli Yazarımız Sayın Ali AKSÜT Bey , Anadolu koşullarında ,insanların suya ve suyun ikincil kaynağı olan yağmura olan özlemini dile getirmiş.
    Ne var ki, günümüzde teknoloji çok ilerlemiş, uzun yıllar süren azimli ,
    kararlı ve sürekli çalışmalar sonucunda ," Olmaz, olamaz, bu Allahın işi, Allahın işine karışılmaz, her şeyi Allah bilir " gibi , adeta TABU haline gelmiş , Müslümanları araştırmalardan, araştırmalar sonunda elde edilecek buluşlardan uzak tutan söylem ve inanışları yıkan sonuçlar elde edilmiş , bazı sırlar çözülmeye başlamıştır.
    Amenna.
    Asla itirazım yok.
    Her şeyin yaratıcısının ve kaynağının Allah olduğunun kabulunde ve bilincindeyim. Ancak, Allah sürekli derin derin düşünmemizi ( tefekkür etmemizi ) ve araştırmamızı istemektedir.
    Nikola TESLA adında Çek Asıllı ( Bazı kaynaklar Sırp asıllı olduğunu yazsa da, sonuçta ) bir deha 1900'lü yılların başında ,elektrik ve manyetizma üzerinde çalışmış ve araştırmıştır.
    Bu çalışma ve araştırmalar sonunda çok önemli buluşlar yapmıştır. Bunlardan bazılarını bugün de kullanmaktayız. Akkor Ampulu bulduğu söylenen Edison ile aynı yerde birlikte çalışmış ve araştırmalar yapmışlardır. Edison , şehir şebekesinde DC ( Direkt Currant / Doğru Akım) kullanılması gerektiğini savunurken, bunun çok sorunlara neden olacağını bilen TESLA ise, AC ( Alternativ Current / Alternatif ' Yönü ve şiddeti her an değişen dalgalı akım ' ) kullanılması gerektiğini savunmuştur. Edison, DC In kablolarla naklinin çok zor olduğunu, çok sorunlara neden olduğunu, kullanılan şebekelerde nakil sırasında aşırı ısınmadan dolayı yangınlar çıktığını , nakil esnasında meydana gelecek kayıpları önlemek için elektromotor gücün artırılmasının mümkün olmadığını görerek , AC' ye dönmüştür.
    İşte.
    TESLA .
    Hiç bir üretece gerek duyulmadan , atmosferde var olan serbest elektronların uygun şekilde depolanması ile, tüm Dünya' nın elektrik enerjisi gereksinimin karşılanacağını söylemiş ve dediği gibi, hiç bir üreteç kullanmadan , 30 Km. uzaktaki bir ampulu yakmayı başarmıştır.
    TESLA , elektrik enerjisinin nakliinde kablo veya tel iletkenlerin kullanılmasına da gerek olmadığını, elektrirk enerjisinin de tıpkı radyo dalgaları, yani eletromanyetik dalgalar şeklinde nakledilebileceğini kanıtlamış, ancak uygulamaya geçemeden hayattan ayrılmıştır.
    TSLA , araştrıdığı konularda çok önemli sonuçlar elde etmişse de ,bunları uygulayamadan hayattan ayrıldığı için, bir çok sırrını da beraberinde toprağa götürmüştür.,
    TESLA ' nın çalışmalarını sürdüren Rus ve ABD' li bilim İnsanları , TESLA' nın bazı sırlaını çözmeyi başarmışlardır.
    Bu sırlardan birisi de , havadaki serbest elektronlardan yararlanarak değişik ve istenen yerlerde istenen şiddetlerde ve miktarlarda fırtınalar ve yağışlar oluşturmak ya da oluştrumamaktır.
    ,Bildiğiniz ve gördüğünüz gibi , durgun sular , durgun hava , yerinde duran kütleli ve hacimli tüm maddeler, kayalar birer potansiyel enerji kaynagıdır.
    Durgun suyun önüne bir kanal ya da ark açarsanız , durgun duran suyun, eğime göre aktığını görürsünüz.
    Yerinde dururken hiçbir şeye zarar vermeyen kaya parçasını yuvarlarsanız , önüne gelen her şeyi ezer, yıkar ve parçalar.
    Hava da böyledir. Bir yerdeki havayı ısıtırsanız, ısınan bölgedeki hava yükselir ve yerine, soğuk bölgeden hava akımı olur. Bir yeri ısıtırken, bunun karşıtı yeri soğutursanız, hava akımı daha şiddetli ve güçlü olacaktır.
    Bu ısıtma ve soğutma işini ,atmosferde zaten var olan serbest elektronlardan yararlanarak yapabilisiniz.
    Yağmur yağmasınıu sağlayacak olan su buharı atmosferde zaten vardır.
    Bu su buharının yağmura dönüşebilmesi için , yeterli derecede soğuk havaya ve su buharının çarparak yağmura dönüşeceği yoğunlaştırıcı bir yüzeye gerek vardır.
    Meteorolojik olaayların cereyan ettiği 200 ile 1000 metreye kadar olan bölgeye yoğunlaştırıcıyı kendiniz atarsanız, yağmur oluşacaktır.
    Atatürk' ün dediği gibi , iLİMİN HAYATTAKİ EN HAKİKİ MÜRŞİT OLDUĞUNA İNANAN KİMSELER , ASLA DURMAZ VE SÜREKLİARAŞTIRIR ÇALIŞIR.
    Anadolu insanı yağmur duasına çıkarak ellerini ters aşağı tutarak dua ederken, gavur dediğimiz ve her buluşunu kullanmakta sakınca görmediğimiz insanlar başımıza ceviz, hatta yumurta iriliğinde dolu yağdırıyorlar. İhtiyacımız olduğu yer ve zamanda yağmur yağdırmıyor, istemediğimiz yer ve zamanda yağmur ve dolu yağdırıyor.
    Arabistan ' da bir yılda yağan yağmurun 1 günde yağdığını görüyoruz. Dünya' nın her yerinde insanların sellerle boğştuğunu görüyoruz. Yalan söylüyorlar. Küresel İklim Değişikliği masalları ile Dünya Kamuoyunu yanıltıyorlar.
    Yüce Kitabımız Kur' anı Kerim ' i incelediğimiz zaman , sadece iki surenin DUA niteliğnde , bir surenin de yarısının Allaha övgü, yarısının da dua niteliğinde olduğunu görüyoruz. Fatiha Suesinin ilk ayetleri Övgü,sonraki ayetleri duadır.
    Felak ve Nas Surelerinin tamamı dua niteliğindedir. .Bu dualar da ,gözle göremediğimiz, görerek fiziki önlemler alamayacağımız tehdit ve tehlikelere karşı korunma dilekleridir.
    Bizi çalışıp araştırmaktan . buluşlar yaapmaktan alıkoymak için dua ve sadaka kültürüne alıştırdılar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin AKOĞLU / 24 Mayıs 2024 09:39

    Yaşadığımız bu gezegende her şeyin bize ait olmadigini henüz öğrenemedik. Dünya, insan eliyle katledilirken anlaşmamak üzere masalar kurulup sözleşmelere imza atıyorlar. İklim değişimlerine neden olabilen gerekceler bilinmesine rağmen tedbirler alınamıyor. Doğa da intikamını bedeller ödeyerek alıyor. Başkanım, yine çok güzel bir konu seçip yazmışsınız. Kaleminize ve yüreğinize sağlık

    Yanıtla (1) (0)
  • N. Arslan / 24 Mayıs 2024 05:34

    Yağsın yağmurlar afatsız, suya doysun canlar. Eskişehir dünyada görülmesi gereken şehirler listesindedşr. Darısı Aydın Elimizin başına. Yağ, un var helvakaramıyoruz. Kaleminize sağlık üstadım.

    Yanıtla (0) (0)