Atatürk ve Arkeoloji

“Bir vatana sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşanmış, tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanıma ve sahip çıkmaktan geçer” diyen Büyük Önder Atatürk, Arkeolojinin bir bilim dalı olarak eğitim dünyamızda yer almasını sağlamıştır.

Türk Tarih Kurumunu kurarak, eski eserler koruma ve ortaya çıkarmada görevlendirerek, tarihin aydınlanmasında büyük katkı sağlamıştır.

Bu büyük insan ölümünden sonrada araştırma ve kazıların devam etmesi için bankadaki parasının bir kısmını Geçmiş uygarlıkları araştırıp gün ışığına çıkarmaları için Türk Tarih Kurumuna bağışlamıştır. Arkeoloji, Arkeologlar tarafından toprak yığınlarının yavaş yavaş el işçiliği ile kazılması işlemidir. 

Üzerleri kısmen veya tamamen toprakla örtülü, daha önce medeniyet beşiği olmuş antik kentlerde, höyük veya Tümülüslerde yapılan kazılardır.

Büyük önder Atatürk her konuda olduğu gibi arkeolojide de Anadolu topraklarının tarihine ve Türk tarihi araştırmalarına büyük önem vermiştir.1930 yıllarında yanına sanatçıları ve yazarları alarak Bergama, Çorum Alacahöyük kazılarını denetlemiş buralarda kazı yapılmasına maddi ve manevi olanak ve destek sağlamış.

Atatürk Tarih araştırmalarına ve özelliklede Türk tarihi araştırmalarına büyük önem vermiştir. İklim dengesizlikleri yüzün den, Orta Asya'yı bırakarak Anadolu' ya gelen Türkler ile Anadolu topraklarında yaşayan en eski halklar kimlerdi? Bu yöredeki uygarlıklar nasıl gelişmiş? Ve aynı zamanda bu topraklara yerleşenlerin rolü neydi?

Önce var olan kaynaklar toplanarak arşiv, kütüphane ve müzelerde koruma altına alınmıştır. O dönemde İstanbul ve İzmir müzeleri ile Türk İslam Müzesi vardı. Büyük Önder Cumhuriyeti takip eden altı ayda, Osmanlı devletinin kültür ve hazinesini saklayan Topkapı sarayının müzeye dönüştürülmesini istiyor. Ayasofya'nın tamir ve restore edilerek Bizans eserleri müzesi olarak dünyaya açılmasını emrediyor. Bu konuda Fınancıal Times gazetesi şöyle yazmıştır.

 “Atatürk'ün yüksek karakterini geniş hoş görüşünü, hakikat aşkını ülkesinin sosyal bilimsel bünyesinde meydana getirdiği çok yararlı gelişmelerinin derin izlerini hiçbir örnek Ayasofya Camisinin Bizans eserleri Müzesi yapılması kadar kanıtlayamaz.”

Yine büyük önder şöyle demiştir.

“Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Eğer ben Cumhurbaşkanı olmasaydım kültür bakanı olurdum” diyerek kültüre ne kadar önem verdiğini göstermiştir.

 

Almanya'dan Hitler dönemi zulmünden kaçan bilim adamlarını Türkiye'ye kabul ederek onları üniversitelere öğretim görevlisi olarak atayarak müspet bilime büyük katkılar sağlamıştır.

1936 yılında Prof. A. Müfit Mansel'in Trakya 'da yaptığı kazılarda ortaya çıkan eserleri 1938 da hasta yatarken görmek istemiş ve getirilen eserleri büyük bir zevkle izleyerek yanındakilere: “”Kazılara devam ediniz. Memleketimizin kültür varlıklarını daha çok bulacaksınız”” diyerek arkeolojiye verdiği önemi göstermiştir. Atatürk'ün on beş yıl süren Cumhurbaşkanlığı süresinde Türkiye’yi çağdaşlaştırmak için gerçekleştirdiği Reformlar arasında arkeolojiye de yer vermesi eski çağ tarihine yeni ufuklar açmıştır.

Konya gezisinde devrin başbakanı İsmet İnönü'ye 21 Şubat 1931 tarihinde çektiği telgrafta şöyle diyordu:

“Başmüvekkül İsmet Paşa Hazretlerine.

Son tetkik seyahatlerimde muhtelif yerlerdeki müzeleri ve eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim.

1-İstanbul'dan başka Bursa, İzmir, Adana ve Konya'da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza olunmakta ve kısmen ecnebi mütehassısların yardımıyla tasnif edilmektedir. Ancak memleketimizin her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ilerde tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerine ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat’i lüzum vardır. Bunun için maarifçe harice tahsile gönderilecek talebelerden bir kısmının bu şubeye tahsisi muvafık olacağı fikrindeyim.  

2-Konya'da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük bir harabı içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakiki mimarı şaheserleri sayılacak kıymette bazı mebani vardır.

Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi, Alâeddin Camii, Sahip Ata Medrese Camii ve Türbesi, Sırçalı Mescit ve İnce Minareli mescit ve İnce Minareli Camii derhal ve müstacelen tamire muhtaç bir haldedirler. Bu tamirin gecikmesi ve abidelerin kâmilen indirasını mucip olacağından evvela asker işgalinde bulunanların tahliyesinin ve Kâffesinin mütehassıs zevat nezaretinde tamirinin temin buyrulmasını. Rica ederim.

Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya'ya gittiğinde ise Atatürk Berlin müzesini ve Pastdam sarayını gezmiş ve incelemiş, Pergamon müzesindeki Zeus tapınağının kendisini ne kadar etkilediğini ve Türkiye'den kaçırıldığı için duyduğu üzüntüyü sonraki yıllarda, Topkapı Sarayı Müzesinin kuruluş çalışmalarını denetlerken, Tahsin Öz'e anlatmıştır.

İşte büyük Atatürk Arkeolojiye bu denli önem vererek bir açık hava müzesi olan Anadolu Uygarlıklarının açığa çıkarılmasına çok büyük katkı yapmıştır.

Ülkemizde fışkıran bu uygarlıkları görüp incelemeye Kanada, Almanya, Hollanda ve Danimarka gibi tüm yabancı ülkelerden turistler gelip ziyaret edip geçmişi incelerken, ne yazık ki ülkemiz insanlarının büyük çoğunluğu ayağının dibinde bulunan bu değerleri görmüyorlar.

Bu değerleri görelim, öğrenelim ve öğretelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.