Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

Aytepe’den hep ay mı doğar

(Mustafa Kutlu’nun Hikâyelerinde AHLÂK)

Güzel Aydın’ımızın güzelliğine ne güzel yakışmıştır Aytepe ismi!

Ve de Adnan Menderes Üniversitesi ile ne de güzelleşmişti hem Aytepe’miz hem de güzel Aydın’ımız…

1969-1970’te Aydın Lisesinde geçen bir yıllık öğrenciliğimde Aytepe’ye bakıp bakıp ne hayaller kurardım!.. Ay, hep Aytepe’den doğar gelir zannederdim…

Aradan elli yıl geçmiş,  www. aydın24haber de yazmaya başlayınca yeniden Aydın’ı yaşamaya başlamıştım hayal dünyamda. Yine ay doğup gelecek diye beklerken Aytepe’den bu sefer hilâl güzelliğinde, dolunay güzelliğinde kitaplar getiriverdi kargocu delikanlı İzmir’deki haneme. Hem de Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi hocalarından Dr. Hakan Değirmenci’nin imzasını taşıyan:

*Mustafa Kutlu’nun Hikâyelerinde AHLÂK, Akçağ Yayınları 2020 Ankara

*Türk Romanında Fetih ve Fatih, Akçağ Yayınları 2020 Ankara

Hemen bir hakkı teslim etmem lazım yazıma başlarken; Mustafa Kutlu Cumhuriyet Döneminin elli yılına damga vurmuş bi hikâyecimiz. Sevgili Değirmenci’nin verdiği bilgiye göre eserleri konusunda kırk dokuz lisansüstü tez yapılmış.

Hakkında bu kadar çok çalışma yapılmış konuda yeni bir çalışmaya girmek sayın Değirmenci açısından bir cesaret işi… Öyle ya, hakkında bu kadar çok çalışma yapılan bir konuda yeni ve farklı ne söyleyebilecektir Değirmenci?

Çalışmasını ve hikâyelere bakış açısını tamamladığı eserinde isim olarak ilân edivermiş sayın Değirmenci: “Mustafa Kutlu’nun Hikâyelerinde AHLÂK”

Bu çalışmayı yaparken yazarımız Kutlu’nun 1979-2018 arasında bütün hikâyelerini, hakkında yapılan çalışmaları, yazarın gazete yazılarını soyadında sakladığı; bilgi “değirmen”inde usta bir “değirmenci” kimliğiyle elekten geçirivermiş!..

Sayın Değirmenci’nin bu çalışmasını okuduğumda da doğrusu soyadımızda da “kutlu” ortaklığı taşıdığımız Mustafa Kutlu üstadımız adına gurur duydum, sevindim, mutlu oldum ve de her kalem erbâbı için sayın Kutlu’nun eserlerine gösterilen akademik ilginin gösterilmesini diledim ve dua ettim içimden.

Mustafa Kutlu’nun hikâyelerindeki özgünlüğü ve güzelliği ben bir yerde yetmiş üç yıllık ömründe yaşadığı sosyolojik değişimleri ve dönüşümleri şahsında yaşamış olmasına bağlıyorum. Onu Ömer Seyfettin’den de Sait Faik’ten de farklı ve özgün kılan yönünü, Türkiye’mizin sosyolojik değişimlerinde karşılaşılan en büyük sorun olarak insanımızın ruh dünyasındaki savrulmaları, değişimleri ve dönüşümleri konu edinmesi ve sonuçta da sevgili Değirmenci’nin kitabına isim olarak koyduğu “ahlâk”ı kendisine dert edinmesinde görüyorum.

Öyle ya 1947’da dünyamıza merhaba diyen sayın kutlu; 1960 darbesinde 13 yaşında, Muhtıralarla hükümetlerin değiştirildiği 1970’te 23, ihtilalin olabilmesi için şartların olgunlaşmasının beklendiği için daha çok gencimizin birbirine kırdırıldığı 1980’de 33, yeni bir bin yıla adım atıldığında 2000’de 52 ve 2021’de de 73 yaşındadır.

Bu süreçte, Hattat ve müzisyen bir dedenin torunu, gezici bir memur babanın oğludur. Orta ikide babayı kaybeder. Simit satar, sebze halinde çalışır, kahvelerde garsonluk yapar. Bütün bu yaptığı işler onun hayatı ve insanı yakından tanıması gibi bir özellik kazandırır Kutlu’ya.

Erzurum Atatürk Üniversitesi yılları onun merhum Prof. Dr. Mehmet Kaplan Hocanın ve arkadaşlarının Erzurum’da yaktıkları meşâlenin ışığında beynini ve ruhunu aydınlatmak gibi bir güzellik kazandırır sayın Kutlu’ya..

1968’de Tunceli, devamında İstanbul Vefa Lisesindeki öğretmenliklerinin ardından 1974’te kendi isteği ile noktaladığı eğitimcilik kimliğinden Hareket Dergisi ile bir sanat eve yayıncılık yolculuğuna çıkar sayın Kutlu. 1990 ile 2016 arasında da Dergâh dergisinin başında bulur kendisini.

Bu kadar çok sosyal olayın içerinde yaşanan topraktan kopuş ve köylülükten kentliliğe geçişle birlikte yaşanan ahlâki çözülme de sayın Kutlu’nun; sevgili Değirmenci’ye göre biricik derdi olmuştur.

Onun toplumsal ahlâkı değerlendirirken hareket noktası ve mihenk taşı öncelikle Kur’an-ı Kerîm’dir, Hz. Muhammed’in sünnetidir. Çağı ve çağın insanını yaşarken oluşturduğu aklâki bakışında da yine sevgili Değirmenci’nin tespitiyle Elmalılı Hamdi Yazır’ı, Nurettin Topçu’yu özellikle de Topçu’nun İsyân Ahlâkı’nı, Teoman Duralı’yı, Mustaf Özel’i, İsmet Özel’i, İsmail Kara’yı, Süleyman Uludağ’ı ve Süleyman Seyfi Öğün’ü görürüz.

Mustafa Kutlu’nun hikâyelerinden sayın Değirmenci’nin öne çıkardığı zaman zaman ara başlıklar olarak takdim ettiği değerler vardır:

Tasavvuf, sakin şehir, kanaat ekonomisi, kanaat toplumu, iyilik ve merhamet, millî şuur ve dava adamı olmak, hududullah, toprak ruha şifâ verir, adalet, sabır-şükür-tevekkül…

Ve imamlarımızın her Cuma hutbesinde cemaatine hatırlattığı bir âyet:

“Şüphesiz Allah adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” Nahl suresi 90. Âyet.

2016 yılında “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” kendisine verilen sayın Mustafa Kutlu’yu her okuyucusu gibi biz de Türk Edebiyatına kazandırdığı sayısız hikâyesi içim hem kutluyoruz hem de kendisine teşekkürler ediyoruz.

Dr. Hakan Değirmenci’yi de tam bir akademik disiplin içerisinde ve büyük bir dikkât ve itinâ ile hazırladığı ve Mustafa Kutlu hikâyelerini edebiyat dünyasına tanıtan bu müstesnâ çalışması için kutluyoruz…

Yine ay doğup gelecek diye beklerken Aytepe’den bu sefer hilâl güzelliğinde, dolunay güzelliğinde kitaplar getiriverdi kargocu delikanlı İzmir’deki haneme Aydın’dan Adnan Menderes Üniversitesinden.

Teşekkürler sayın Mustafa Kutlu teşekkürler sevgili Dr. Hakan Değirmenci

Sevgiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum