Ali AKSÜT
Bir çay ocağında saklı Türkiye gerçeği
Doğru ya, memlekette ne çok “baba” var…
Bir zamanlar yeraltı dünyasının ünlü ismi İnci Baba vardı.
Müzik dünyasında Orhan Baba, Müslüm Baba, rahmetli Ferdi Baba...
Siyasette ise “altı kez giden, yedi kez gelen” rahmetli 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel... Halkın dilindeki adıyla “Cumbaba” ya da “Devlet Baba.”
“Baba” kavramı, korumayı, sahip çıkmayı, iyilik etmeyi, insanlara destek olmayı anlatır.
Tıpkı bir aile reisinin, sevdiklerine karşı hissettiği sorumluluk gibi…
Kimi zaman bir esnafın elinde, kimi zaman bir sanatçının dilinde, kimi zaman da bir siyasetçinin duruşunda şekillenir.
Ama bugün bahsedeceğim “baba” ne ünlü ne zengin ne de makam sahibi biri.
O, Eskişehir’in kalbinde, Ziya Paşa Caddesi üzerindeki küçücük bir çay ocağında koca bir yürekle hizmet veren "Turan Baba…"
BİR BARAKADAN HUZUR DOLU BİR DÜNYA
Yaklaşık 15 yıldır, 15–16 metrekarelik mütevazı bir mekânda, “Huzurum Çay Evi” tabelasının altında halka çay, tost, samimiyet ve huzur sunuyor.
Benim Turan Baba’yla tanışmam da tamamen tesadüf.
Bir sabah çay içecek bir yer ararken, içeriye girdim.
Selamla başlayan sohbet, dostluğa dönüştü.
O günden sonra Eskişehir’e her gelişimde yolum hep oraya düşer.
Kiminin Turan Amcası, kiminin Turan Ağabeyi, kiminin Turan Babası o.
“Amca, beş çay, biri duble!”
“Camdan bir tık tık: Ağabey, iki tost, iki ayran!”
Simit, gözleme, katmer, börek… Ne istersen var.
Ama o küçük dükkânda dikkat çeken asıl şey, ortada duran 75–80 yıllık demir döküm soba.
Doğalgazla ısınan şehirde, o sobanın sıcaklığı insanın içini ısıtıyor.
Bazı hanımlar gelip yanında fotoğraf çektiriyor.
Bir de mahallenin “oduncubaşı” var; gariban bir adam, eski mobilyaları toplayıp parçalayarak sobayı besliyor.
O da bu dumanı tüttürenlerden biri; emeğiyle, alın teriyle…
HALKIN PSİKOLOĞU, MAHALLENİN DAYANAĞI
Sabah 7’den akşam 9’a kadar açık “Huzurum Çay Evi.”
Her meslekten, her yaştan insanlar girip çıkar.
Turan Baba, herkesle ilgilenir; kimiyle dertleşir, kimiyle dua eder.
“Hacı ağabey, nasılsın? Hacı teyzem iyi mi oldu?”
Her müşteriyle gönül bağı kurar.
Mahallede birinin anahtarı mı kayboldu, su mu arızalandı, elektrik mi gitti?
“Git Huzurum Çay Evi’ne, Turan Baba halleder.”
O, sadece çay satmaz; insanlara çözüm, dayanışma, huzur sunar.
HELAL KAZANÇ VE GÖNÜL ZENGİNLİĞİ
Duvarda kocaman bir tabela:Çay 10 TL – Tost 60 TL.
“Çay Aydın’da 15, tost 100 TL’ye dayandı,” dedim.
Gülümsedi:
“Allah bana azından da helâlinden de bereket versin,” dedi.
Ve ardından anlattı, içimi burkan o hikâyeyi…
Okuldan çıkan bir çocuk sormuş:
“Amca, tost kaç para?”
“60 TL,” cevabını almış.
Cebine bakmış: “20 TL’m var,” demiş, başını öne eğmiş.
Turan Baba arkasından seslenmiş:
“Gel evladım, o 20 TL’yi ver, tostunu ye. Sonra paran olursa verirsin.”
İşte o anda, hem çocuğun yüzü, hem Turan Baba’nın yüreği ısınmış.
“İyilik yapmakla huzur buluyorum,” diyor.
BİR AİLENİN MÜCADELESİ
Turan Baba’nın tüm emeği, iki evladı için.
Kızı Kübra, İlahiyat Fakültesi son sınıfta. “Bu sene bitecek inşallah,” diyor.
Ama masraflar ağır:
“Dört kitaba 10 bin lira verdim. Çayevinin bir haftalık geliri gitti,” diyor.
Oğlu Muhammed, Raylı Sistemler mezunu.
İki yıldır işsiz.
Demiryollarına, Büyükşehir Belediyesi’ne başvurmuş, sonuç bekliyor.
Askerde keskin nişancıymış, şimdi güvenlik kursuna gidiyor.
“Bankalar alım yapacakmış,” diyor umutla.
O umut bile yüreğinde bir ışık…
BİR TOPLUMUN AYNASI
İş, aş, hatta eş derdinde binlerce genç…
Üniversite mezunu, eli diplomalı ama umudu kırılmış milyonlarca gencimiz var.
Kimi “mülakat sistemi” diyor, kimi “ekonomik düzen.”
Ne dersen de, sonuç aynı:
6–7 milyon okumuş, işsiz, geleceksiz genç!
Kimi artık dışarı bile çıkmıyor.
Yeni bir tanımla “Ev Gençliği” olmuşlar.
Düşünmeyen, hissizleşmiş vicdanların suçu bu.
Politikacıların hamasi nutuklarıyla da bu yara kapanmaz.
Üstad Nazım Hikmet’in dizeleri geliyor akla:
“Küstürmeyin insanları hayata...
Sonra her şeyden vazgeçiyorlar.
Yaşamaktan, güzel olan her şeyden.
Nerede bir yalnızlık varsa onu istiyorlar.
Küstürmeyin bazı insanları…”
SON SÖZ
Sevgi, barış ve hoşgörü şehri Eskişehir’de, gönüller sultanı Yunus Emre’nin diyarında,
Ahi Evran’ın ahlâkını, insan sevgisini kokladım ben “Huzurum Çay Evi”nde.
Orada parayla ölçülmeyen bir zenginlik var: İyilik.
Orada içilen çayın buğusunda bir sıcaklık var: İnsanlık.
Selam olsun sana, Turan Baba.
Dumanı tüten sobanın sıcaklığı hiç eksilmesin.
Hayırlı işler, bereketli kazançlar...
Kalın sağlıcakla.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.