Bir öğretmenin ışığı

Sevgili Okuyucular,
24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle, daha önce kaleme alıp yayınladığım bu yazıyı, ilkokul öğretmenimin aziz hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğilerek yeniden paylaşmak istiyorum.

KÖY ENSTİTÜLERİ VE KÖYÜMÜZÜN OKULLA TANIŞMASI

Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı yasa ile, Anadolu’nun öğretmensiz kalan köylerini aydınlatmak amacıyla kuruldu. İsmet İnönü’nün himayesi, Hasan Âli Yücel’in vizyonu ve İsmail Hakkı Tonguç’un emeği ile hayata geçen bu okullar, köylerden seçilen zeki çocukları yetiştirip tekrar köylerine öğretmen olarak göndermeyi hedefliyordu.

Ben burada Köy Enstitülerinin genel tarihinden çok, köyüme yakın olan Pazarören Köy Enstitüsü’nde yetişip köyümüze atanan öğretmenim Nabi Çınar ile ilgili anılarımı paylaşmak istiyorum.

Köyümüze ilkokul binası yaklaşık 1945 yılında devlet–köylü iş birliğiyle yapıldı. Okul açılıncaya kadar eğitim, eğitmen Hanefi Çakıcı tarafından köy odalarında sürdürüldü. Hanefi Çakıcı, iyi bir eğitmen ve iyi bir insan olarak çocuklarımızın eğitimine büyük katkı sağladı. Ruhu şad olsun.

Daha sonra Pazarören Köy Enstitüsü’nden mezun iki öğretmen köyümüze atandı. O yıllarda öğretmenlerin temiz, özenli giyimleri bizlere çok farklı gelirdi. Babam muhtar olduğundan, öğretmenlerimizin kalacak yeri olmadığından bir süre evimizde misafir oldular.

ÖĞRETMENİM NABİ ÇINAR VE İLK DERSLER

Okula kaydolduğum yıl, ikinci sınıfa Nabi Çınar; dördüncü sınıfa Ahmet Yücel öğretmenlerimiz girmişti. Asıl anlatmak istediğim ise Nabi Çınar öğretmenimizin bizler üzerindeki emeği ve etkisidir.

Nabi Çınar, köyümüze gelir gelmez yalnız okulda değil, okul dışında da bizlere örnek olmak için elinden geleni yaptı. Temizliğimizden giyimize kadar her şeyimizle ilgilendi. Bize yalnız bilgiyi değil, insan olmayı da öğretti.

Dördüncü sınıfa geldiğimizde büyüklerimiz Pazarören Köy Enstitüsü sınavlarına girmiş ve kazananlar kaydolmuştu. Biz beşinci sınıfa geçtiğimizde öğretmenimiz sınıfa sınıf başkanı, müzik başkanı ve okul koruma başkanı kollukları getirdi. Okul koruma başkanını tüm öğrencilerin oylayacağını söyleyerek bize henüz ilkokul sıralarında demokrasiyi öğretti.

Ben de bir süre sonra aday oldum ve kazanarak okul koruma başkanı oldum. O sorumluluk duygusunu hâlâ unutamadım.

YAPI DUVAR GAZETESİ VE YAZMA SERÜVENİMİZ

Bir gün öğretmenimiz, sınıf olarak bir duvar gazetesi çıkarmayı teklif etti. Hepimiz isim aradık ama bulamadık. Sonunda kendisi:

Gazetenin adı YAPI olsun, dedi.
Köyümüz sınırları içindeki o kadim antik yapıya atfen…

O günden sonra hepimiz yazı yazmaya başladık. Beğenilenler duvar gazetesinde yayımlanıyordu. Öğretmenimiz de bizlere rehberlik eder, zaman zaman bizler için maniler yazardı. Benim için yazdığı mani hâlâ hafızamdadır:

Adı da Mehmet Eroğlu
Kendisi eski muhtarın oğlu
Tarihi çok iyi anlatır
Fakat kendisi çok yaman

BİR İFTİRA, BİR SORUŞTURMA

1950’li yıllarda Demokrat Parti iktidara gelince Köy Enstitüleri kapatılıp öğretmen okullarına dönüştürüldü. Bu sıralarda öğretmenimiz Nabi Çınar, haksız bir şekilde “komünist” diye şikâyet edildi ve sorgusuz sualsiz Boğazlıyan Cezaevi’ne konuldu. Biz öğretmensiz kaldık.

Köyde “Müddei-i Umum”un (Savcı) geleceği konuşuluyordu. Biz çocukların gözünde savcı, adeta dev gibi biri olarak canlanıyordu. Bir gün savcı köye geldi. Gerçek ise bambaşkaydı: kısa boylu, kel kafalı, göbekli, sıradan bir adamdı.

Beni de ifadeye çağırdı.
— “Öğretmeniniz Allah’tan kalem isteyin, vermezse ben veririm dermiş, doğru mu?” diye sordu.
— “Hayır, duymadım,” dedim.

Daha sonra devletlerin başkentlerini sordu; hepsini söyledim. Ancak Rusya’nın başkentini bilerek söylemedim; öğretmenime zarar gelir diye.

Soruşturma bitti, savcı gitti. Öğretmenimizin akıbetini uzun süre öğrenemedik.

YILLAR SONRA ANKARA’DA YENİDEN BULUŞMAK

İlkokulu bitirdim. Ekonomik imkânsızlıklar nedeniyle ortaokula gidemedim. Babamın işlerinde çalıştım. Askerlikten sonra Kayseri Ana Tamir Fabrikası’na ‘meydan hamalı’ olarak girdim. Çalışırken dışarıdan ortaokulu, ardından gece lisesini bitirdim. 1965’te Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümünü kazandım.

Bir gün Ankara’da postane önünde beklerken, ilkokul öğretmenim Nabi Çınar’ı gördüm. Hemen koşup yanına gittim. Tanıyamadı. Kendimi tanıtınca, bana sarıldı ve orada ikimiz de gözyaşlarına hâkim olamadık.

Yanımdaki arkadaşım ona, “Hocam, Mehmet Bey şimdi arkeolog,” deyince gözlerinde gururu gördüm.

O günden sonra bağımız hiç kopmadı. Her yıl gittiğim her yerde beni ziyaret etti. Sonra bir gün gelmedi. Aradım. Acı haberi aldım:
Öğretmenim vefat etmişti.

Yıkıldım…
Nur içinde yatsın.

KÖY ENSTİTÜLERİNİN BİZE BIRAKTIĞI MİRAS

Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin attığı temel sayesinde köyümüzden doktorlar, mühendisler, arkeologlar yetişti. Ülkemizin en büyük eğitim projelerinden biri olan bu sistem, UNESCO tarafından bile dünya için örnek model gösterildi.

Ne yazık ki kapatılarak Türkiye’nin eğitim yolculuğunda büyük bir fırsat kaçırıldı.

24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle, başta ilkokul öğretmenim Nabi Çınar olmak üzere beni, bizleri, tüm köy çocuklarını aydınlatan tüm öğretmenlerimizin günü kutlu olsun.

Değerli öğretmenim…
Sen bize ışık oldun, yol gösterdin.
Yattığın yer nurlarla dolsun.
Ruhun şad olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum