Ceceler Deyince!

Efendim bu yazımda size ekserisi Aydın’da yaşayan, bir kısmı da İstanbul, İzmir, Muğla gibi memleketin diğer vilayetlerinde ikamet eden, ikamet ettikleri yerlerde tesiri olan, toprağı Antalya’nın Akseki ilçesinde bulunan bir köyden ve o köyün halkından bahsetmek istedim.

“Ceceler”dir bu köyün adı. Hani oralı olmakla da bir ayrı iftihar ederim. Zira derin izler vardır tarihinde ve insanında. Derinlikler saklıdır. Her Anadolu insanı gibi temelinde gariplik var, çile var, özlem var. Bu hamurla ortaya çıkan bir birikim var.

Kıraçtır toprağı. Rüzgârı sert eser. İnsanının yüzünde derin izler ve güneş yanığının kuruluğu vardır. Bununla beraber Anadolu insanı olmanın duruluğu vardır. Gel gör ki; o sert coğrafyaya, soğuk havasına nispet eder gibi yürekleri yumuşacık ve sıcacıktır insanının.

Analar evladına “kuzum” derken, evlat babasının eline sarılırken, bir tane yürekten bin tane yürek fışkırır. Bir büyüğünü, anasından ve babasından ayırmaz. Kahvehane de babası varsa yanına gelip oturmaya hayâ eder. Gizli bir terbiye almıştır.

Hata, isyan ve nisyan içinde olsa bile genci; değerlerine ve inançlarına sonsuz teslimiyet içindedir. Bir grup genç var ki; yağmur tanesinin güle yansıyan ışığı gibi. Duru ve berraklar. Aslını yaşayan ve yaşatan gençler bunlar. Sevgisini uzakta değil, en yakınında, yani yüreğinde hisseden gençlik…

Dedim ya, coğrafi şartlarının çetin olması münasebetiyle veya başka bir sebeple, göçe mecbur kalmışlar. Ama doğduğu yerleri hiç unutmamışlar. Doyduğu yerlere de hep hizmet etmişler. Vefakâr olmuşlar. Sorduğunuzda: Hem Cecelerliyim derler, hem de yaşadıkları beldeleri söylerler. Zira her iki beldenin üstünde de ay yıldızın dalgalandığını iyi bilirler. Aydın’da yaşayan bir Cecelerli olarak iftiharla söylüyorum. Hem Cecelerliyim, hem de Aydınlıyım. Görev yaptığım köy itibariyle de hem de Baltaköylüyüm. 

Mayasında var Cecelerli’nin memleketini sevmek. Zira Torosların incisi olmak bunu gerektirir. Yurdumun her karışı güzel. Ama her kişiye doğduğu yer başka. Memleketin başka başka yerlerinde olmalarına rağmen, yılda bir defa köylerinde buluşur Cecelerli. Hısım akrabalığını, kan bağını, yeni nesle öğretir. Beş yüz yıl önceki örf ananeyi yaşatmaya çalışır. Ömrünün veya o senenin yorgunluğunu memleketine gelerek atar. 

Hamuru ticaretle yoğrulmuş. Bulundukları belde de söz sahibidirler. Yeni kuşak, her ne iş yaparsan yapsın, eğitimsiz eksik olacağını da iyi biliyor. Kendi içlerinde imkânı olmayanlara destek çıkarak okutmaya çalışıyorlar. İmecenin devamını şehirde de yaşatırlar. Düğünlerinde ve cenazelerinde hep birliktedirler. Gurbet ve zamane meşgaleleri bir topluluğu ayırırken; bu toplulukta temelinde yatan sağlam değerlerden dolayı hiç kopma olmamış, aksine daha sıkı kaynaşma olmuştur. Acı ve tatlı günlerinde hep beraberlerdir. Düğünlerde ve cenazelerde hep beraberlerdir.

Ağıtlarının meşhur olduğu, evliyaların barındığı, değerlerine hizmette sınır tanımayan bu ata ocağını kısmen de olsa anlatmaya çalıştım. Bu makaleyi okuyan kardeşlerimizden, ama benim tanıdığım bazı Cecelerliler böyle değil diyen çıkabilir. Doğrudur. Nasıl ki bir ağaçtaki meyveler tek kalıp değilse, içinden çürükte çıkabiliyorsa, her toplulukta da, herkes aynı olmaya bilir. Ama istisnalar kaideyi bozmaz. Cecelerli aynen yukarıda yazdığım gibidir.

Her vatan evladı doğduğu yere sahip çıkmaya çalışmalı ki; fitne ve fesatlara mahal verilmesin. Bedenimiz Ceceler’de olmasa da, Ceceler yüreğimizde. Zira Ceceler’in; Torosların incisi olması yetmez. İnci yüreğinde olursa değerlidir. 

Gönlümüzün birincisi ve incisisin Ceceler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum