
Ali AKSÜT
Evlenmek hikayesi bitti mi?
Bir üstad:
"Bana gururlu şeyler söyle....!
Mutlu hikâyeler;
Huzurlu güzellikler;
Umudu anlat ;
İnancı...! "
“Hayallerimizi anlat, kuracağımız sevgi dolu yuvamızı anlat bana” diyor.
Şair Can Yücel de ;
" İnsan, insana çözüm olmalı,
Düğüm değil.
İnsan, insana ilaç olmalı.
Dert değil.
İnsan, insana yoldaş olmalı.
Yük değil.
İnsan, insana lazımdır.
Ama İnsan insana! "
Ne kadar doğru, güzel etkileyici sözler değil mi ?
Evet ama hiçte o kadar masum değiliz.
Kocaman kocaman anlı şanlı iş güç sahibi insanlarız belki.
Dışımızdaki çok büyük dünyanın içinde küçük bedenler olarak yaşıyoruz.
Vicdanlarımızı, çarşı pazar, kaldırımlarda, kapı önlerinde, en ulaşılmayacak raflara bırakarak normal, sıradan bir hayat yaşamak için bile sebepsiz kavgaların içine giriyoruz.
Hangi halimizle bir komşu, bir arkadaş veya aynı şehirde yaşayan bir vatandaşız..?
Yani, pek öyle göründüğünü kadar masum değiliz.
İnsanlığımızın köküne kibrit suyu çalan biziz.
Acı olan da, her gün bir insani yönümüzü öldürüyoruz.
Her gün alıştığımız cinayetler.
Yuvası yıkılanlar...!
Katledilen kadınlar.
Babasız, anasız yetim, öksüz kalan çocuklar...!
Yitik canlar...! Yok olan bir nesil...!
Yıkmak kolay...
Yıkılmış, yok olmuş yuvalarla, huzuru, sosyal barışı dinamitlenmiş, enkaza dönmüş şehirler misali..acı bir tablo.
Oysa, hatırlamamız lazım " yapmak zordur, yıkmak kolay.." kuralını.
Ne demiştik yazımızın başında?
" Evlenmek hikayesi bitti mi? "
Günümüz toplumunun en büyük sosyal yarası.
Genel kanaat gençlerin pek çoğu evlenmek istemiyor.
Neden, niye diye sorduğunda;
Kimi bekarlık sultanlık diyor.
Kimisi de evlilik baş belası diyor.
Ben, bileyim, özgürüm diyor.
Hemen, evlilik ha...
Hani para?
Hani iş ?
Hangi gelecek?
Bu hâl ve ahvâl içinde kim evlenecek diyor gençler.
Sonrası başlıyor peş peşe dertleri sıralamak.
Oku dediler, okuduk. Hem de en iyi üniversitelerde. Diploma dediler, aldık. Kariyer dediler, o da tamam. İki üç üniversiteden yüksek lisans, doktora, en az iki üç yabancı dil, o da tamam. Türkiye sıralamasında önemli bir sıralama içinde yazılı sınavı da kazanmışsın. Hayalin, idealini olan Kaymakamlık mesleğine girmek için gel de sözlü sınavını kazan. 2...3 kere azimle denemişsin olmamış... Bir türlü mülakatta takılmışsın...
Çevrenizde bilgi sahibi olduğunuz bu mülakat sınavları nedeniyle kaymakam, öğretmen veya hakim savcı olamamış gençlerimiz var.
Pek çok gencimiz babasının vereceği harçlıkla yaşamanın mahcubiyeti içinde.
Bir başka örnekse;
Geçen günlerde motorlu trenle Aydın'a geliyordum.
Yanıma, genç biri oturdu.
Selam sabah konuştuk.
Ne iş yaptığını sorduğumda;
Ben memurum, Yenipazar'a atandım. Yenipazar'da kiralık ev bulma sıkıntısı yaşadığını, bu nedenle Köşk ilçesinde kalıyorum. Her gün Yenipazar'a gidip geliyorum dedi.
Dedim ev kirası kaç para?
1+1 bir konutta kalıyorum, bekârım tek kişi, kira parası 8.000 TL dedi.
Ev sahibi 9..10 bin TL veren var, işine gelirse demek istedi.
Gencimiz dertliymiş, konuştukça konuştu.
Ben 36 yaşındayım, gel de şu ekonomik koşullarda bir ev sahibi ol.
Kiralar belli. Bu gerçekler içinde sen evlenmek için niyetlenip, bir yuva kur.
Mümkün mü ağabey?
Evlenmek işi, bizim için hayâl oldu.
Daha başka neler anlatacaktı bilmiyorum.
Motorlu tren Köşk'e gelince vedalaşırken ayrıldı.
Bu, 15-20 dakikalık tren yolculuğundan, genç memur kardeşimizin anlattıkları düşündürücü idi.
Hele, gelecek için iş, aş, eş yuva kuracak, yeni üniversite mezunu bir genç bir kızın, kredi borcu için ;
"Diplomamı alın borcumu silin..! "
Sözü, gençlerin gelecek beklentilerini ortaya koyan en çarpıcı bir fotoğraftır.
Geçmiş yıllarda devlet erkanının katıldığı protokol düğün törenlerinde, nikâh masasındaki genç çiftlerden gelin kızımıza evlilik cüzdanı verilirken mutlaka " 3 Çocuk " yapmaları tavsiyesinde bulunulurdu.
Tabi gençlerin 3 çocuk yapma konusunda bu tavsiye ve öğüdü ne kadar uyup uymadıklarını bilmiyoruz.
Ama hem devletin bekası, hem de toplumun geleceği açısından evlenmek, yuva kurmak, çocuk sahibi olmak, o çocukları en iyi koşullarda eğitip yetiştirmek, hem o kişiye, hem ailesine ve topluma yararlı birer yurttaş olmalarını amaçlamaktadır.
Yani yetişmiş insan kaynakları, eğitimli bir nüfus, o ülkenin stratejik bir gücüdür.
Aslında o 3 çocuk yapma lafı, bir şaka, espri falan zannedildi.
Biz, 1970 li yıllarda Yüksek Okulda okurken çok değerli rahmetli Seyit Ahmet Arvasi hocamız ;
" Genç nüfusun çoğalması için evlendiğinizde en az 3 çocuk yapın " derdi.
Aslında son yıllarda dışarıdan gelen 8..9..milyonu bulan, demografik yapıyı sarsan sığınmacı nüfusun ekonomik, sosyal, kültürel, sosyal barış, huzur, asayiş gibi sorunlar olmasa, 3 çocuk önerisi devletçe öngörülen doğru bir politika.
1,5 milyarın üzerinde dev bir nüfusa sahip Çin'de bile, genç nüfusun gittikçe azalması ve gençlerin evlenmekten kalmaları üzerine ;
Çin üniversitelerinde "Doğru Evlilik" bölümleri açılıyor.
Amaç;
Doğum oranlarını yükseltmek,
Nüfus artışını sağlamak.
Evliliği yaygınlaştırmak..
Doğru bir evlilik ile birlikte yaşama kültürü, yani aile olmak sorumluğunu sürdürmek.
Sevgili gençler ;
İş, aş, meslek.. hatta kariyer dert ve sorunlarınıza yabancı değilim.
Ekonomik koşullarında da biliyoruz.
Eğer, ülkemizde evlenme çağına gelmiş binlerce, yüz binlerce genç kardeşlerimiz varsa, bu gençler imkansızlıklar yüzünden evlenemiyor, bir yuva kuramıyorsa en başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının olarak bütün toplum sorumluyuz.
Umudumuz ve geleceğimiz olan bu toplumsal yarayı, hep birlikte sarmalıyız.
Sevgili gençler, asla pes etmek yok.
Güneşsiz gündüzler, aydınlık geceler var...!
Gündüz güneşe, gece karanlığa ihtiyacımız var...!
Bu ülke, bu toplum için ,siz gençlerin varlığına ihtiyacımız var...!
Sakın ha pes etmek yok...
Daha çok düğünler yapacağız. Gelin kızlarımıza çok kınalar yakacağız.
Halaylar çekeceğiz, zeybekler, harmandalılar oynayacağız...!
Horonların... Dadaş barlarının coşkusunu teneffüs edeceğiz.
Ne olur, yokluğunuzu endişelenen, sizi sorup arayacak güzel insanlar biriktirin.
İnsanların yüreğini sevin...! Kalbini, kişiliğini sevin.
Aklını sevin.
Tertemiz duygularla masumiyetini sevin.
Sevmek...evlenmek..
Acı, tasa ve mutlulukta aynı yastığa baş koymak...kader arkadaşı olmak...!
Bitmesin bu hikaye.
Sevda türküleri çalsın.
Mutluluk şarkıları söyleyelim hep birlikte.
Kalın sağlıcakla.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Iyi Aksamlar Baskanim
Yanıtla (0) (0)Evlilik hikayesi denince rahmetli babam ve annemin seksen yıl önceki ilginç evlilik hikâyesi gelir aklıma... Biri Sivas'ın bir köyünde doğmuş büyümüş, diğeri Erzurum'un bir köyünde... Allah yazdıysa kuluna riayet etmek düşer, zincirin halkaları gibi gelişen gidişata
Yanıtla (0) (0)Önemli bir konu ele almışsınız teşekkürler
Muhterem Hocam, çok mühim bir sosyal yaraya temas etmişsiniz.Bu yaraya bağlı,telafisi kolay kolay mümkün olmayan doğum artış hızının AB ülkelerinden bile geriye düşmüş olmasıdır.
Yanıtla (0) (0)% 1.57
Elbette bunlar birer sonuçtur.Sebepleri tesbit etmeksizin sonucu değiştirmek malumunuz mümkün olmamaktadır.
Sosyal Değişime bağlı olarak ülkemizde evlenme yaşının yükselmesinin birçok karmaşık nedeni var. Bunlardan bazıları şunlar:
Eğitim ve Kariyer:
Günümüzde gençler, daha uzun süre eğitim alıyor ve kariyerlerine odaklanıyor. Bu durum, evliliği ertelemelerine neden oluyor.
Özellikle kadınların iş hayatında daha aktif rol alması, evlilik kararlarını etkiliyor.
Ekonomik Faktörler:
Artan ekonomik zorluklar,maliyetler ev kurma ve çocuk yetiştirme gibi maddi sorumluluklar, gençleri evlilikten uzaklaştırıyor.
İşsizlik ve ekonomik belirsizlikler de evlenme yaşını yükselten etkenler arasında yer almakta.
Toplumsal Değişimler:
Evlilik ve aile kavramlarına bakış açısı değişiyor.Ferdiyetçilik ve özgürlük ön plana çıkıyor.
Birlikte yaşama ve evlilik dışı ilişkiler gibi alternatif hayat tarzları maalesef yaygınlaşıyor.
Bireysel Beklentiler:
Gençler, evlilikten daha yüksek beklentilere sahip. Doğru eş bulma ve evliliğe hazır hissetme gibi psikolojik faktörler önem kazanıyor.
Boşanma oranlarının yüksekliği, evlilik konusunda daha temkinli davranılmasına neden oluyor.
Şehirleşme:
Şehirleşme ile beraber, bireylerin sosyal çevrelerinin genişlemesi, farklı insanlarla tanışma ve ilişki kurma imkanlarının artması, evlenme yaşının yükselmesinde etkili oluyor.
Dijitalleşme:
Dijitalleşmenin olumlu etkileri yanında ülkemizde ve dünyada özellikle gençler üzerindeki 'değer algı ve anlayışları' üzerindeki yıpratıcı ve aşındırıcı etkilerinin muhasebesi tam olarak yapılabilmiş değildir Dijitalleşmenin kişilerin tutum,düşünce ve davranışları üzerindeki değiştirici etkisi inanılmaz bir noktaya ulaşmış durumda.
Özetlersek evlenme yaşı; ekonomik, sosyal ve bireysel faktörlerin bir araya gelmesiyle yükseliyor ve yazınızda ifade ettiğiniz gibi gençlerimizde ümitsizlik doğurabiliyor.
Ama biz yetişkinler ve eğitimciler sorunlara işaret etme ve çözüm yolu arayış ve anlayışını yazı ve sohbetlerimizde ortaya koymaya devam etme durumundayız.Sizde bunu layıkıyla ifa ediyorsunuz.
Çoğu zaman çaresizlik; çareleri görmemeye veya çarelere gözlerini kapamaya verilen addır.
Uçmak istemeyen kuşlar kanatlarını kendileri yolar.
Selam dua ve muhabbetle...
Gençler evlensin, zira hükümetimiz bu yılı aile yılı ilan etti. Ailelere aile olacaklara kimbilir ne güzellikler yapılacak. Emekli yılında emeklilere neler yaptılar...
Yanıtla (0) (0)Sayın yazar, 3 çocuk yapılması isteği hala dillendiriliyor. Bir yandan evlenmek istemeyen gençlik, öte yandan ülke gerçekleri, ekonomi, ülkenin nüfus yapısı düşündürücü elbette. Çok güzel bir irdeleme yazısı. Kalemine sağlık üstadım...
Yanıtla (1) (0)