Onur Yasin Tunç

Onur Yasin Tunç

Gençler Diyor ki:

Aydınımız şehir itibariyle genç nüfusu ve potansiyeli olan bir şehir. Özellikle üniversite gençliği şehri, caddeleri, sokakları esnafı hareketlendiriyor. Peki, gençler aydınımızda önemli bir grubu temsil ederken acaba onların bu hayattan, Aydından, gelecekten beklentileri neler ya da yaşamış oldukları sıkıntılar neler? Ne hissediyorlar, ne görüyorlar?

Geçenlerde, üniversite gençliğinin, lise gençlerinin ya da üniversiteye hazırlanan gençlerin en çok takıldıkları cafelerden biri olan Cadde Cafe’de genç arkadaşlarımla biraz sohbet etme imkânı hâsıl oldu. Örneğin; Melisa ve de Fatmanur adında iki genç arkadaşım üniversiteye hazırlanıyorlar. Her ikisi de hayallerini gerçekleştirmek adına son sürat dersler, sınavlar koşturuyorlar. Ortak sorun; daha fazla sosyalleşebilecekleri şekilde imkânları olmadığı. Sınav sistemi ortak bir eleştiri konusu olmuş, “bizim şu aralar hayatımızda sadece sınav var! Sadece dershane çıkışlarında arkadaşlarımızla sohbet edebileceğimiz yer olarak cafeler var, cafeler de olmasa muhabbet edebileceğimiz ortak bir mekân bulamıyoruz” diyorlar. Ama bunların dışında ister üniversiteli olsun ister üniversiteye hazırlanan olsun Aydın’ın belediyecilik anlamında iyi şeyler yaptığını iddia ediyorlar, özellikle de Sayın Özlem Çerçioğlu için iyi bir başkan şeklinde fikirlerini dile getiriyorlar. Genel anlamda sıkıntıları hep şu sınav sisteminin getirmiş olduğu baskılar, özellikle de toplumsal baskıların olduğu iddia ediliyor. Bir kısmı da aydın şehrinin kendilerine fazla bir şey katamayacağını bu yüzden sınavın kendileri için büyük oranda kaçış olacağını ileri sürüyorlar.  Özellikle İstanbul ya da İzmir gibi büyük şehirlerde yaşamanın kendilerine daha fazla imkân sağlayacağını düşünüyorlar. Ben, İstanbul Üniversitesi mezunuyum. Evet, İstanbul’da öğrenciysen o şehrin kaldırımlarında boş boş yürümek bile insana bir şeyler katar, öğrencilik anlamında çok iyi değerlendirilebilir. Ama iş yaşamına İstanbul’da devam ediyorsan hayat seni daha çok sınırlıyor. Örneğin; kendi adıma şöyle söyleyeyim; öğleden önce duruşmalar olurdu, öğleden sonra hacizler ve icra takip işleri, ofise geldiğinde ertesi gün için dilekçeler veya yapılacak işlerin planlanması… İşten çıkış gece 10’u bulabiliyordu. Yani o şehir bana artık ne kadar imkân sunarsa sunsun benim için sınırlar daralmıştı, yapılacaklar belliydi yani bir noktadan sonra Aydın olmuş, İstanbul olmuş, Çorum olmuş, Niğde olmuş pek de fark etmiyor. Hayat seni bir yerlere sürüklemeye başlamıştır ve sen o koşuşturmanın içinde kendine bir yer edinmeye çalışırsın. İş yaşamına başladığında sosyal olmak zamanına ve de ekonomine kalmıştır artık. Benim bugün asgari ücretle ev geçindiren vatandaşım ne kadar sosyal olabilir ki kahve de oturup içeceği bir bardak çay bile kendisi için belki de bir kaçamak yani kısacası paran ve de zamanın olduğu müddetçe sosyal olabilirsin aksi takdirde zaten yoktur. Bu konuda olumlu edimleri yapmak yine devlete ve idarecilerimize düşüyor.

Aslında evet, cafeler gençler için sosyalleşebildikleri yerler. Ancak bugün, Aydın’da, büyük oranda zaman kaybının da yaşandığı yerler. Çünkü özellikle hafta sonları gece yarılarına kadar gençlere ev sahipliği yapıyorlar. Hele bir de nargile cafeler insanları hem zaman olarak olumsuz etkiliyor; -çünkü nargile deyince “yarım saat sonra kalkarım” olmuyor en az iki saat seni orda bağlayabiliyor- hem de insanın sağlığına verdiği zarar deyim yerindeyse ayrı bir tez konusu.  Ama dediğim gibi ya da dedikleri gibi gençler de haklı, cafeye gitme dışında başka ne yapabilirler ki! Asılında bu konuda yine belediyeye çok iş düşüyor, sosyal ve kültürel faaliyetlerin düzenlenme sıklığı artırılmalı, özellikle üniversiteli nüfus için hem makul fiyatlı hem de kaliteli aktiviteler gerçekleştirilebilir. Gençler için, şu siyasi düşüncelerden uzak olacak şekilde, herkese hitap edebilen sivil toplum kuruluşları oluşturulmalı, gençlerimiz cafeler yerine bu tür dernekler ya da vakıflarla sosyalleşebilmeli. Ha! cafeye hiç mi gitmeyelim, gidelim arkadaş, hep beraber gidelim ama tadında bırakabilmeliyiz. Fazlaca zaman kaybına uğramayalım, çünkü zamanda hiç durmadan ilerliyor, zamanı iyi değerlendirmeyi bilmeliyiz. Artık zaman yönetimi adı altında insanlar eğitim alıyorlar hatta bu konuda yazılmış kitaplar bile var. Sonuç olarak geleceğimiz olan gençlerin isteklerine, sıkıntılarına biraz daha kulak kabartmakta fayda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum