Efendi BARUTÇU

Efendi BARUTÇU

Gün Sazak; Bir şehidin yolculuğu-17 (Tuzaklar)

MHP GENEL MERKEZİ’NE SALDIRI

30 Haziran akşamı MHP Genel Merkezi ve yakınındaki MİSK Eğitim Merkezi 10-15 kişilik bir grubun silahlı ve bombalı saldırısına uğrar. Alper Demirci ve Ömer Yüce adındaki iki Ülkücü genç şehit edilmiştir. Aynı gün İstanbul Zeytinburnu İlçe Başkanı Av. Bekir Şendilmen pusuya düşürülerek şehit edilmişti. Şendilmen, MHP’nin 39. şehit ilçe başkanı oluyordu.

Bir hafta sonra, MHP Genel Merkezi’ni basanların THKP-C mensubu olan POL-DER bağlantılı 15 kişilik bir grup polis olduğu ve bunların tutuklandığı açıklanıyordu.

Gün Bey’in Siyasi Değerlendirmeleri

Gün Bey Yüksel İnşaat’ın merkezinde Mehmet Sert ile sohbet ediyordu:

‘’Bu milletin fakirliği, geri kalmışlığı kendi kabahati değildi; bunun sebebi bin bir fedakarlıkla içinden yetiştirdiği seçkin kesimin, kaymak tabakasının şuursuzluğu, acizliği ve bir kısmının açık ihanetiydi. Yamuk yumuk politikacılar, şahsiyetsizleştirilmiş yalaka bürokrat güruhu, devletten çalma becerisini meziyet olarak gören iş adamları, gazetelere tünemiş kopuk takımı hele üniversitelere yığılmış cahil ve tembel ulema sürüsü… bunların hepsi bu fakir milletin sırtına yapışmış da kanını emen kene sürüsüdür. Kanını emerken bir yandan da zehirliyorlardı. Bu zümrelerin arasında sıkışmış kalmış bir avuç vatansever, iyi niyetli, ahlaklı, çalışkan insan da çaresizdi.

Milliyetçi Hareket, bu halkın zihniyetinde kökleşmiş ve katılaşmış olan yılgınlığı, sinikliği yırtabilecek inanç ve enerjiye sahipti. Ülkücü bir nesil yetişiyordu; bu kitle kendine güven duyuyordu; inançlı, kararlı ve hırslıydı.

Bütün eksiklerine ve birçok yanlışlıklara rağmen, milliyetçi hareketin kıblesi doğruydu. Eksikler tamamlanabilir, hatalar düzeltilebilir, yanlışlar doğrultulabilir, engeller aşılabilirdi; çünkü kıble doğru, yol doğruydu… işte bu yüzden milliyetçi hareket, komünist ve bölücü çetelerin, vatan hainlerinin, satılık veya kiralık kalemşörlerin kurduğu ihanet cephesinin başlıca hedefiydi…’’

Mehmet Sert, Gün Bey’i dinlerken bir hayli şaşkınlık içindedir. Sekiz yıldan beri aktif siyasetin içinde olan Gün Bey şirket merkezinde ilk defa siyasi konulara girmektedir.

Gün Bey, Mehmet Sert’e bundan sonra siyasi çalışmalara daha çok zaman ayıracağını bu nedenle şirkette kendilerine daha fazla sorumluluk düşeceğini ifade eder.

Tuzaklar

MHP üzerinde oynanan kirli ve karanlık oyunların, kurulan tuzakların sayısı, şiddeti her geçen gün artıyordu.

MHP ve Ülkücü teşkilatları yönetici kadroları yaşadıkları büyük acılarla acı tecrübeler kazanmışlar bu sebeple de bütün siyasi partilerden, sivil toplum kuruluşlarından, polis ve asker içinden bilgi alabiliyorlar, bünyeye sızabilecek ajan faaliyetlerine karşı da devamlı teyakkuz halinde bulunuyorlardı.

Türkeş’in çok hassas olduğu, sürekli olarak uyarılar yaptığı meselelerden biri tahrikçi ajan faaliyetleri idi.

Bu hassasiyet tedbirler ve gösterilen ciddi gayretler; milliyetçi harekete kurulan pek çok tuzağı dağıtmış, tezgâhları boşa çıkarmış, oyunları bozmuş ve nice faaliyetleri de önlemiştir.

Teşkilat içinde tespit edilen bazı ajanlar deşifre edilmemiş, bünye içinde kontrol altında tutulmuştur.

1979 yılının ilk günlerinde, Ülkücü gençler arasında ‘’gizlilik, baskı ve ihanet üzerine’’ başlığını taşıyan, teksirle çoğaltılmış 14 sayfalık bir broşür gizlice dağıtılmaktadır. Bu broşürde Milliyetçi Hareket nazizm’e benzetilmekte, Ülkücü gençler gizli teşkilat kurmaya, hücreler halinde çalışmaya, devletin güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya, solcu terör örgütlerine benzer bir faaliyete teşvik edilmekteydi.

Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, MHP Gençlik Kolları ve Ülkücü Gençlik Derneği yöneticileri ile bir toplantı yaparak; derhal bütün teşkilatları uyarmalarını istiyordu.

Bir süre sonra söz konusu broşürü MHP Beşiktaş İlçe Sekreteri olan Ergin Örgügören’in hazırlayıp gizlice dağıtmakta olduğu tespit edilmiş ve Örgügören’in MHP içinde yuvalanmış, devletin bir kurumuyla ilişkili bir ajan olduğu anlaşılmıştır.

Avrupa ülkelerinde çalışan Türk işçileri tarafından kurulan milliyetçi dernekler 1978 Haziran’ında Avrupa Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (Türk Federasyon) adı altında birleşmiştir. Genel Başkanlığına da Türkeş’e yapılan tavsiye üzerine Lokman Kondakçı getirilmişti. Daha işin başında federasyon ile dernekler arasında bazı sıkıntılar ve Kondakçı hakkında dile getirilen bazı sıkıntılar ortaya çıkmıştı. Bu durumun düzeltilmesi için 1978 Aralık ayında İstanbul’da görevli eğitimcilerden Serdar Çelebi Almanya’ya gönderiliyor, 1979 Şubat’ının ilk haftasında yapılan kurultayda Türk Federasyonu’nun başkanlığına getiriliyordu.

Başkanlıktan ayrılan Kondakçı’nın Almanya’da bazı ticari işleri bulunmakta, sıkıntılar yaşamakta ve adı birtakım akçeli işlere karışmaktadır. Başkanlıktan alınışı yüzünden Türkeş’e öfkelidir.

İçinde bulunduğu bu şartlarda kendisine çengel atılır; Maocu Aydınlık gazetesinin Frankfurt bürosunda Kondakçı’nın itirafçı olması için pazarlık yapılır. İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in özel olarak görevlendirdiği bir ajanla buluşur. Bakan Güneş ile gizlice bir araya gelip konuşmaya, Türkeş ve MHP hakkında gizli bilgiler vermeye ikna edilir. ‘’itirafçı’’ olduğu takdirde hem koruma altına alınacak hem de maddi sıkıntılarından kurtarılacaktır.

Kondakçı uçakla Türkiye’ye gelir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde iki gün misafir edilir. Almanya’da kendisiyle gazeteci kimliğiyle görüşen şahıs Mithat Aydın adında bir polis müdürüdür. Kondakçı Ankara’ya götürülür. 30 Mart günü Marmara Köşkü’nde Kondakçı ile CHP’li İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş ile baş başa 6-7 saat süren bir konuşma yaparlar.

Bakan Güneş, Türkeş’i suçlu gösterecek bilgiler, tanıklar üretme peşindedir. Kondakçı’yı bu yolda kullanmak istemektedir. O da Türkeş’le birlikte birçok kişi hakkında suçlamalar yapar. 10 Nisan günü ikili tekrar görüşür ve bu sohbete devam ederler.

Lokman Kondakçı, Hasan Fehmi Güneş’e Türkeş ve eğitimciler grubuyla ilgili neler anlattığını 12 Eylül Darbesi’nden sonra askeri savcılıktaki ifadesinde açıklayacaktır. 

Lokman Kondakçı’nın bilmediği bir şey vardı; bakan Güneş’le yaptıkları bu konuşmalar kayda alınıyordu.

Hasan Fehmi Güneş’in de bilmediği bir şey vardı; bu dinleme kayıtları sıcağı sıcağına Türkeş’in eline geçiyordu.

İçişleri Bakanı ve Maocu Aydınlık Grubu el ele vermiş, Türkeş ve MHP aleyhinde düzmece ifadelerle suç oluşturmaya çalışıyordu.

Devleti yönetenler ve devlete savaş açanlar el eleydi.

Hikmet Başkan’ın Şehadeti

gün-sazak-17.2.jpgHikmet Tekin 11 Aralık 1977 seçimlerinde, henüz 27 yaşında Bingöl Belediye Başkanı seçilmişti. Bingöl ve Türkiye için uçsuz bucaksız hayalleri ve düşünceleri olan bir ülkücüydü.

26 Ekim 1978 günü öğle vakti evine gelince, evin önünde vurulur. Hastaneye götürülür; dalağı parçalanmış, kan kaybı devam etmektedir. Elâzığ Devlet Hastanesi’ne yetiştirilir. Ameliyat esnasında doktor, verilecek kanı tekrar kontrol etmek isteyince yanlış kan verilmek üzere olduğu anlaşılır. O sırada olayları takip eden Türkeş’in isteğiyle uçakla Ankara’ya götürülür. Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, yakın arkadaşlarının ilgisi altında ameliyat edilir. Burada da tehdit altındadır. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Hüseyin Zayıfoğlu, Hikmet Tekin’i evine götürerek orada tedavi eder.

Hikmet Başkan, iyileşir iyileşmez, memleketi Bingöl’e, vazife başına döner.

Daha önce yaptığı gibi bir kere daha silah taşıma ruhsatı ve hayatını tehlikede gördüğü için koruma istiyor, devletten can güvenliğinin sağlanmasını talep ediyor. Ama bu isteği karşılanmıyordu.

12 Ağustos 1979 akşamı, Hikmet Reis, annesi ve kardeşi Ahmet’le beraber Genç ilçesine, ablası Esma Hanım ve enişteleri Ömer Ağa’nın evlerine iftara gitmiş; iftardan sonra Bingöl’e dönüyorlardı. Yeğenleri Mithat, Selma ve Niyazi de yanlarındaydı. Yollarında pusu kurulmuştu. Gece karanlığında yaylım ateşine tutulurlar.

Hikmet Başkan, anası ve kardeşiyle birlikte can vermişti…

Hikmet Tekin, Türk milletinin birliğini ve kardeşliğini savunan, hiçbir sebeple bu yolunda geri adım atmayan örnek bir ülkücüydü. Türkiye’de iç savaşı tezgahlayan bölücü merkezler Bingöl’ü ‘’kurtarılmış bölge’’ haline getirmek istiyorlardı. Hikmet Tekin’in varlığı ve başarılı hizmetleri bölücülerin kirli hesaplarını bozuyordu. Bu sebeple şehit edildi.

Dönemin iktidarının marifetiyle Bingöl’de sokağa çıkma yasağı ilan edilir ve cenazeler Yenibaşlar köyünde gizlice toprağa verilir. (Merhum Hikmet Tekin’in hayatı ve mücadelesi ile ilgili şehidimizin çocukluk ve gençlik arkadaşı Cevat Saraç Bey’in yazdığı ‘’REİS BEY’’ kitabına bakılabilir.)

MHP Lideri Türkeş, bir gün sonra beraberinde Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak ile Bingöl’e gelir, köyde şehitlerin mezarını ziyaret eder.

gün-sazak-17.1.jpg

İki evladıyla birlikte hakka yürüyen güzel analarından Hümriye Ananın ve oğulları Hikmet ve Ahmet’in mezarları başında dua ettikten sonra onların ‘’Ecevit’in beslemesi komünist ve bölücü çeteler tarafından’’ şehit edildiklerini söyler. Ve devamla: 

’Hikmet Tekin milyonlarca Anadolu çocuğundan biriydi. Vatanına, milletine, devletine bağlı; milli birliğin, vatan bütünlüğünün, demokratik hukuk devletinin yaşatılması düşüncesine sahipti ve bu uğurda çalışıyordu.

O’na önce suikast yapanlar, sonra alçakça şehit edenler; Türk Milleti’nin, Türk Devleti’nin düşmanlarıdır. Türk Devleti’ni yıkmak, Türk Devleti’ni parçalamak isteyen vatan hainleridir.’’

Gün Bey’in gazetecilere cevabı:

’Hikmet Tekin’in yolu, bizim ve bütün Ülkücülerin yoludur!’’

Devam edeceğiz…

Ülkücülere kanlı saldırılar devam ediyor, Ecevit seçimleri kaybediyor ve istifa ediyor…

* Hikmet Tekin'in fotoğrafını aslına uygun olarak değerli kardeşimiz Veysel Kaynar yapmıştır. Kendisine teşekkür ederiz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.