CHP geçen haftalarda kurultayını tamamlayarak yeni merkez karar organlarını seçti. Gördüğüm kadarı ile CHP’de halk tarafından benimsenen ve takdir edilen birçok değerli siyaset duayenleri liste dışında kaldılar.

Sayın genel başkan Kılıçdaroğlu önüne engel çıkarmayacak her dediğine “olur efendim” diyen isimleri seçtirdi. Eskiden falan filan çalışmadı mazeretinin arksın sığınacak bir durumu kalmadı.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday olan Sayın Muharrem İnce “ben” merkezli konuşmasında “ben ben” dedi durdu. Anlayacağınız Sayın İnce’nin affına sığınarak içi boş bir konuşma dinledik.

Sayın Kılıçdaroğlu konuşmasında “Ben Dersimli Kemalim” diyerek Tunceli’nin ismini Dersim olarak değiştirmesi acaba seçmene bir mesajımıydı…

DAHA ETKİN MUHALEFET

CHP önümüzdeki seçimlerde umduğunu bulamazsa bu bir yıkım olur. Siyasi iktidarın bu kadar yolsuzluğu yalanı dolanı konuşulurken etkin bir muhalefet yapılmaması CHP seçmenine yapılacak en büyük kötülüktür. Yeni dönemde daha etkili, alternatif projelerini ortaya koyan bir CHP, halkın beklentisidir.

CHP YENİ İL BAŞKANI 

CHP Aydın il örgütünü kongreye götürecek bir kayyum atanacak. Kayyum kongreye kadar atanmış il başkanı olacak. İl başkanı bilgili donanımlı herkesle iyi ilişkiler özellikle seçilen CHP belediye başkanları ile iyi iletişim içinde olacak diğerlerine de ağabeylik yapacak birisi olması temennimizdir.

"İŞTE LİDER, İŞTE DEVLET ADAMI"

Gelelim MHP’ye…

Ben şahsen Sayın Bahçeli’den etkin bir muhalefet yaptığını bu zamana kadar asla göremedim. Sayın Bahçeli’nin konuşmasını dinlerken ‘işte lider işte devlet adamı’ diyorum. Ama AKP ne zaman dar ve zor duruma düşse Sayın Bahçeli AKP imdadına yetişiyor.

Ülke bölünmenin eşiğine getirildi. Doğuda okullar yakılıyor Kaymakamlar köylere gidemiyor. Bir kaymakamımız kaçırılarak on dokuz ay PKK’nın elinde rehin tutuluyor hükümet, bölücü Apo ile pazarlık yapıyor.

TÜRKEŞ OLSAYDI...

Ülke hızlı bir şekilde bölünmeye gidiyor başta yetkililer olmak üzere muhalefet seyrediyor. Düşünüyorum da MHP'nin başında rahmetli Türkeş olsaydı acaba Hükümet Apo ile görüşebilir miydi?

Devletin ve hükümetin bölücüler karşısında durumunu gördükçe inanın ülkem adına çok üzülüyorum.

Bir dostum bana bir mail göndermiş…

Bağdat'ın sıcağında pireler aman vermez olmuş. Pire ile mücadele, o günün Müslümanlarının başlıca uğraşlarından biridir.

Sormuş: “Pire öldürmek günah mıdır?”

Şeybani, ne cevap versin?

Demiş ki:

“Hz. Peygamberin torunlarının kanını dökmekte beis görmeyip pirenin kanının dökülmesinde mi günah arıyorsunuz?”

“Günahın en büyük ve zalimce olanını bırakmış, pire öldürmenin günah olup olmadığını soruyorsunuz.”

İslâm dünyasının içine düştüğü çelişkilere çarpıcı bir örnektir bu hikâye.

Günümüzde de tekbir getirilerek kafalar kesiliyor. Koparılan kafa yine Müslüman kafasıdır

Bir soru da şudur: “Bit yakmak günah mıdır?”

Ne desin?

“Bit haşeredir, öldürülmesinde beis yoktur. Ama bir canlıyı yakarak öldürmek caiz değildir. Yakma fiili Allah'ın inhisarındadır.”

Bu defa şöyle sorulur:

“Yakmak günah olduğuna göre, suda boğsak olmaz mı?”

***

Bit ile pirenin davasını güden din kardeşlerimiz, insanlık davasında eş-Şeybani'den bu güne nasıl bir değişim gösterdiler acaba?

Diyanetimize bakalım:

Her Cuma bütün camilerden verdirdiği hutbeleri hatırlayalım. Hırsızlık, hukuksuzluk, beyt-ül male el uzatmak gibi fiillerin büyük günahlardan olduğunu belirten bir tek hutbe işittik mi şu dönemde?

Kime ne diyelim?

Biraz talana, biraz yalana,

Biraz hırsıza, biraz arsıza baksak anlayacağız bu muazzez dinin nasıl perişan edildiğini.

Merhum Akif ne güzel söylemiş:

“O Nebi'ye atıfla binlerce herze uydurdun,

Yıktın da din-i mübini yıktın, yeni bir din kurdun.”