Hayvan Yularından, İnsan Sözünden Tutulur

Başlığımız Atalar sözüdür.

“Hayvan yularından, insan sözünden tutulur.”

**

Bildik bir olay ama gülümsetti bizi.

Aydınımızda muhtar adayına, arkadaşı oy vereceğine dair söz verir.

İki oy garanti diyerek çizik atar adayımız. Mahallede arkadaşın bulunduğu

sandıktan bu adaya hiç oy çıkmayınca riyakarlığı ortaya çıkar haliyle!

Telaşlı bi halde,

-Çıkacak oyun birisi benim deyip de sahiplenecektim…

Deme gafletinde bulunsa da el cevap,

-Pes, beni bu sandığa gömdün ya!

**

Sandığa gömmek dedik de,

Kahvede anlattılar, Karadeniz bölgesinde, mahallede bir vatandaş, 30 Mart’ta yapılan

Mahalli seçimlerde muhtar adayıdır. Çok sayıda kişinin de söz vermesine rağmen,

7-800 seçmeni bulunan mahallede sadece 15 kadar oy çıkar. Söz verdikleri halde

kendisine oy vermeyenlere ders vermek için hoparlörden ölüm ilanını yaptırır.

Şok olan akrabaları ve arkadaşları telaşa kapılır. Aday ortaya çıkar ve sitem eder.

-Beni sandığa gömdünüz, şimdi de toprağa gömün bari...

**

Söz verme ile ilgili muzip bir fıkra!

Bay Tavşancık muhtar adayıdır, kendisine oy vermeyen Tilki hanıma bozulur.

Yeni doğan Tilki hanımın yavruları, yuvalarında analarını beklerken tavşan yaklaşır,

-Hey ufaklıklar bana bakın,  görün, yakında ananızı !&%+wxyz!…

Diyerek onları korkutmaya çalışır. Yavrular anneleri geldiğinde;

-Anneciğim bizim kapıya uzun kulaklı, kocaman dişli biri geldi.

Şöyle böyle dedi, gitti. Ana Tilki anlar, gizlice yuvada pusuya yatar.

Tavşan ortalığı gözetleyerek yavrulara yaklaşır…

-Hey ufaklıklar ananızı…

Demeye kalmadan Ana Tilki ortaya çıkar. Tavşan kaç, tilki tut…

Tavşan bir deliğe girer, ardından Tilki Hanım da hoop. Tavşan arkadan çıkar, gider. Fakat bu daracık deliğe Tilki sıkışıp kalmıştır. Anlayacağınız vaziyet fena, her şey meydanda… Tavşan şöyle bir düşünür,

-Yahu tilki kardeş, seni !&%+wx!... Bir de yavrularına söz vermiştim. Sözümde durmalıyım, çocuklara örnek olmak gerekir diil mi ama…

**

Bir başka söz verme fıkrası…

Ağustos Böceği o yaz mevsiminde hep ekstradayım der karıncaya.

Söz verir ki, “Kış mevsiminde kapını yemek için çalmıcam.” diyerek.

Karlı bir kış gününde karıncanın kapısı çalınır. Kapıda bütün yaz, çaldı saz denen Tembel Ağustos Böceğinin geldiğini anlayan karınca içinden,

“Şimdi sen mama diyeceksin, ben de senin…” diye fena düşünür.

Kapıyı açtığında bir de ne görsün…

Karşısında pahalı kürkünü sırtına geçirmiş, başında kalpağı, boynunda tilkikuyruğu pelüşü, kolunda çantası, ayağında yılan derisinden çizmeleri ile bekleyen Ağustos Böceği gülümsemektedir.

-Karınca kardeş ben tatile gidiyorum. Yazın çok çaldım ya! Pek de bi yorulmuşum. Şöyle bi Paris’e uzanacağım. Bu arada Paris’ten bir isteğin var mı diye bi sorayım dedim?

Karınca söylenir,

-Paris’teki La Fontaine denen o adamı bul ve suratına tükür.

Ardından

“Bu masal böyle mi olmalı? Çal ve Paris’e git olacak iş mi?”

Diyerek söylenir, kapıyı çarpar…

**

“İnsan bir ağaca benzer, kökü, ahdinde durmaktır.”

Der Mevlana hazretleri.

Yerel Seçimler oldu da bitti.

Seçenler görevini yaptı, adayını başa getirdi.

Artık şimdi söz ve icraat, seçilenlerdedir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum