Ahmet KELEŞOĞLU

Ahmet KELEŞOĞLU

Aydın Büyükşehir Belediyesi ve Tiyatro

Aydın Büyükşehir Belediyesi’nde, heyecan ile yapılan çalışmalar hızla devam ederken; Kültür Dairesinde ne oldu?

Sergi, tiyatro, konferans, seminer, okul faaliyetleri, sahne ve salon tahsisleri, özel guruplar, nikâh için tahsisler, muhtarlar, sivil toplum kuruluşlarının istek ve talepleri ve buna benzer onlarca talebin ilk süz edildiği yerde olmam dolayısıyla kurumlar, kişiler ve belediye arasında bir köprü konumundaydım.
Telefonla gelen il içi ve il dışı isteklerininde, ilk telefon muhataplığı benim üzerimde idi.
Bir taraftan Aydın halkının çevre, ilçe, köy ve civar illerin kamusal taleplerinin yerine getirilmesi, diğer taraftan şehir tiyatrolarının da çıtasını, hep yukarı taşıma arzusu içindeydim.

Tiyatro demişken şunu söylemeden geçemeyeceğim;
Yine Aydın Belediyesi döneminde, şehir tiyatrolarında özveri ile çalışan ve tiyatronun bayrağını hiç yere düşürmeyen yönetmen, Eczacı Yalçın Dinçer'le çalışma fırsatı yakalamıştım.
Tiyatrodan ayrılmak zorunda kalan, hayatını tiyatroya adamış, bu küçük dev adamın bütün yaşamının tiyatro olduğuna şahit olmuştum. Onun neden ayrıldığını ve görevi bırakmak zorunda kaldığını başka bir yazıda anlatacağım.

Tiyatro yönetmensiz olamazdı.
Arayış içinde olduğumuzu Sayın Başkana ilettiğimizde, bizlerin bu talebini kırmayıp, çok kısa zamanda yönetmen arayışına girdi.

Heyecanla gelecek yönetmeni bekliyorduk.
Çok kısa süre sonra adının Serkan Fırtına olduğunu sonradan öğrendiğimiz, genç dinamik ve bir o kadarda bilgili bir kişiyle karşılaştık. Kendisinin akademik çalışmaları olan ve bu işin okulundan mezun, idealist birisi olduğunu hemen anlamıştık.

Vakit kaybetmeden oyunların provalarına başlamış, ekip içerisindeki yenileme ile birlikte kısa sürede oyunlar sahneye koymuştuk.
Benim ise, işlerimin yoğunluğunun yanında, tiyatro sahne amirliği görevim kesintisiz devam ediyordu.
Başkanımızın, Aydın'ın yüz otuzuncu yıl kutlamaları arifesinde basına; "yüz otuz günde, yüz otuz etkinlik" sloganı ile beyanat verdiğini gördük.
Hal böyle olunca, gece gündüz çalışarak yüz otuz etkinliği alnımızın akıyla tamamlamıştık.
Tabi ki bu yüksek tempolu çalışmalara, o zamanki Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Tahsin Bey'in katkısı azımsanmayacak derecede fazla idi.
Sezonda iki, üç, hatta dört oyun çıkararak oyun atölyeleri, turneler, çocuk ve büyük oyunlarıyla gidebildiğimiz her yere tiyatroyu götürmüş, Aydın'ın adını duyurmaya başlamıştık. Artık tek misyonumuz vardı, o da Aydın idi.
Yönetmenimiz Türkiye tiyatrolar Birliği ve Kıyı Ege tiyatrolar birliği delegasyonunda Aydın'ı temsil ediyor ve kısa sürede Aydın'ın adını ege ve Türkiye'ye duyurarak tanıtım çalışmalarını başarılı bir şekilde sürdürüyordu.

Bizler, Aydın'ın tarihinde görülmemiş sayıda kitlelere ulaşarak, seyirci sayısını (sadece dört ayda) sezonda kırk bin seviyesine çıkarmış, bölge halkının tiyatroya akmasını sağlayarak "kapalı gişe" diye tabir edilen seviyelerin de ötesine geçmiştik.
Yaptığımız iş o kadar övünülecek bir şeydi ki; İstanbul sanat camiası "Aydın'da neler oluyor" demeye başlamıştı bile.
Başarı sarhoşluğu içerisinde hiç olmadık. Aydın ve ülke genelinden tebrik mesajları alıyorduk.

CNN Afiş programından beni arayarak, yönetmenlerle röportaj yapmak istediklerini söylemişlerdi.
Nereden nereye...
Yönetmenimizin en son sürgünde olduğunu duyduğumda, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nden ödül aldığını kimler duymuştu acaba?
Bu ödül Aynı zamanda Aydın Büyükşehir Belediyesinin başarısıydı tabiî ki.
Ama hayat tam bir trajikomediydi. Ödül aldığı gün başka bir sahne emekçisi Yaşar Serindağ ile birlikte Kuşadası, Denizcilik Dairesine sürülmüştü. Daha sonra oradan oraya epey bir görev değişikliklerine tabi tutulduğunu duydum.

Yönetmenler deyince, bir kişiden daha bahsetmezsek vicdanımız bize hesap sorar.
Bizim için çok değerli olan, Dramaturg Fatih Bulut'un da ekibimizde yer aldığını hatırlatmak isterim. Kendisine de buradan selamlarımı iletiyorum. Onunda fedakâr çalışmalarını unutmuş değiliz.
Yönetmen Serkan Fırtına ve Dramaturg Fatih Bulut Aydın daki tiyatroyu, Türkiye'ye açmışlardı.
Bizler tiyatro sevdası ile yola çıkmış, Başkan Özlem Çerçioğlu’nun da anlayışı ile tiyatroyu yukarılara taşımıştık.
Tabi burada bir teşekkürde Özlem Çerçioğlu'na etmek gerekiyor.
Yardım ve desteklerini unutmayacağız.
Elde edilen başarıları saymakla bitiremeyeceğim için, şimdilik bu bahsi kapatıyorum.

Pekiii... Şimdi ne oldu?
Aydın'da Tiyatro, kültür ve sanat acaba ne durumda?
Açıkçası, benimde işime son verildiği için bu durumu yakından izleyemedim.

Senelik izin hakkı verilmediği için istifa ettiğini öğrendiğim Dramaturg Fatih Bulut, Oyun müzikleri bestecisi olan, ama hamallık yaptırırcasına eşya taşıtılarak yıldırılmaya çalışılan ve istifa etmek zorunda bırakılan Müzik Direktörü Alpdoğan Selçuk nerede ve ne iş yapıyorlar, bilmiyorum.
Aynı süreçte gördüğü baskılardan ve yer değiştirmelerden bunalıma giren kamu işçisi sahne teknik elemanı Yaşar Serindağ'ın da işten ayrıldığını üzülerek öğrendim.
Kültür Kongre Merkezleri Müdürü sosyolog (Kültür ve Sosyal İşler Daire'sinin ilk kurucularından) uzman Osman İrik'in de başka dairede görevlendirildiğini duydum.
Tiyatro, kültür ve sanat sevdalısı bu arkadaşların, suçu neydi acaba?
Bu sürgünleri, bu tenkisatı ve mobing uygulanılarak işten uzaklaştırmaları sormak, suç olmasa gerek.

Ayrıca köylerimizde, mahallelerimizde ve kentimizin bir çok yerinde Tiyatroyla tanışan, on binlerce öğrencimiz şimdi ne izliyor acaba?
Daha da mühim olan, Gençlik Atölyesi, Gönüllü gurupları, Yetişkin Atölye Gurupları ve yüzlerce genç şimdi nerede?
Oyunlarımızı takip eden yerel ve ulusal basın, kültür ve sanat adına şimdi neyin haberini yapıyorlar?
Muhtarlar vasıtası ile evlerinden tiyatroya taşınan Anneler ve yaşlılar tiyatronun yerine, şimdi ne izliyorlar.
Bilmiyorum!!
Bütün bu olanlar karşısında üzülmemek elde değil!

Bir ağaç dikeceksiniz, büyüdüğünü görmek için.
Sonra, bir ağaç daha dikmek gelecek içinizden.
Sonra bir daha,
Bir daha,
Bir daha...
Ağaçlar çiçeklere, çiçekler meyvelere dönecek.
Sonunda, nefes alacağınız ormana kavuşacaksınız.
Dünya'ya ve kendinize olan borcunuzu, ödemek için...

Ağaç dikerek büyüdüğünü görmek,
Çiçekleri ve masalları ile dünyaya, dünyayı hediye etmektir.
Taa..ki gecenin karanlığında, sessizce ormana girip bir kibrit çakana kadar.
Belki de yanan hayatımızın küllerinden, bir canlı doğana kadar.

Yazacak çok şey var.
Ama sırası da var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum