“Ben adamın ciğerini sökerim”

Dilimizin tuzu biberi  olmuş meşhur deyimler vardır. Çoğunun ne söyleyenini  nede yakıştıranını biliriz. Çok üzülene “ciğerleri dağlandı”, çok samimi olana “can-ciğer dost” dediğimiz gibi, güçlü bir adamdan hesap sormaya da ”ciğerini sökmek” deyimini kullanırız.

Bu sözleri kim demiş? Bilemeyiz ama olaylar yaşandıkça, bu sözler hayatımız içindeki anlamlarını bulmuştur. Eski kahramanlık hikâyelerine veya pehlivan tefrikalarına meraklı olan dostlarımız , bu “ciğerini sökmek” deyimini çok severler..

Bursa’da tanıştığım Yücel Bey adında bir dostum, hatıra ile efsane karışımı bir olay nakletti. En çok etkilendiğim yönü  ise Yücel Bey’in atalarının aile boyu, babası, dedesi, dedesinin dedesinin pehlivan olması idi.

17.yy sonları ve ya 18.yy başlarında başpehlivan olan büyük dedesi olan  Bodurun Mehmet’ i  başlıyor anlatmaya: Geçmiş yıllarda günümüzdeki spor çeşitleri gibi çok fazla uğraşılan ata sporumuz güreşten başka ilgi çeken başka spor dalları yokmuş. Tarihi Kırkpınar güreşleri her yıl yapılan gelenekselleşmiş meşhur güreşlerimiz ve spor aktiviteleri imiş. Osmanlı Devleti zamanında ülkenin her yerinden Balkanlar, Kafkaslar, Anadolu’dan, Akdeniz Bölgesinden Toroslardan vb. her bölgeden pehlivanlar gelir günlerce haftalarca er meydanında güreşler yapılırmış. En sonunda başpehlivan belirlenir, padişahımız da  başpehlivan belirlendiği törenlere mutlaka katılır, pehlivanların kupasını ve ödülünü bizzat kendisini verirmiş. Hatta Abdülaziz gibi  bizzat güreşen padişahımız bile olmuştur.

Yücel Bey tarihini çok kesin hatırlayamamakla beraber 18.yy başlarında -Sultan Abdülmecit dönemi olabilir- o dönemde yaşanan başpehlivanlıkla sonuçlanan büyük dedesinin Bodurun Mehmet’in çok ilgi çekici, heyecan dolu bir müsabakasını anlattı: Geçmişte gayrimüslimlerden başpehlivan olan bir vatandaşı padişahımız pek içine sindiremez. Aynı şahıs 2.senede başpehlivanlığa doğru başarı göstermeye başlayınca padişah buna çok sinirlenir. “Bre, koskoca Osmanlı Devleti’nde, ta Orta Asya’dan beri yapmakta olduğumuz bu ata sporumuz güreşi yapacak ve başpehlivan olacak benim soydaşım bir yiğit Türk evladı, bir delikanlı yok mudur?” demiş vezirlerine. Vezirlerine emir vererek böyle bir yiğidi derhal bulup huzuruna getirmelerini istemiş.

Vezirlerden biri yurdu kolaçan ettikten sonra Bursa bölgesine gelerek araştırmaya devam ediyor. Nihayet Bursa Uludağ eteklerinde Baraklı Köyünde, Bodurun Mehmet lakaplı bir köylü vatandaşın adını duyuyorlar. Bu vatandaşı bulmak için köyüne gelip aramaya başlıyorlar. Tam ararken, köyde birinin bir eli ile evin çatısını havaya kaldırıp, diğer eliyle duvara bir şeyler koyduğunu veya aldığını görüyorlar. Vezir hemen seslenerek “Sen Bodur Mehmet misin?”  diye sorduğunda; Son derece mütevazi ve mahcup bir şekilde o köylü “ Evet benim” diye cevap verir.

Vezir, bin Bir zahmetle bulduğu Bodur Mehmet’ i kaptığı gibi yapılmakta olan Kırkpınar güreşlerine götürür. Bodurun Mehmet hemen güreşe başlar. Sonunda finale o gayrimüslim vatandaş kalır. Rakibi de bizim Bodurun Mehmet’tir. Canhıraş, uzun çekişmeli bir maç yapılır. Saatlerce güreş devam eder. Birbirlerine bir türlü üstünlük sağlayıp yenişemezler. İkisi de çok yorulmuştur. Bizim köylü Bodurun Mehmet bir ara güreşi kontrolüne aldığı an padişahla göz göze gelir. Padişah bu çetin güreşi gözleriyle “işi bitir” manasında onay vermiştir. Bu işareti alan Bodurun Mehmet, elini rakibinin böğrüne sokarak ciğerlerini söküp çıkarmıştır. Olay böyle mi olmuştur, bilinmez ama, rakibinin  canını okuduğu muhakkak. Çünkü rakibini yenmek, zaten yeterli bir başarıdır, tabiidir ki, cana kasıt asla tercih edilmez. Bu nihayet bir hikâye.  Güreş bitmiş Bodurun Mehmet başpehlivan olmuştur.

Tarihimizde acı ama gerçek olan bu tür olaylar yaşanmıştır. Kültürümüze mal olan “Ben adamın ciğerlerini sökerim” deyiminin hikâyesi burada yerini bulmuştur.

mehmet-bodur.jpgBaraklı Bodur Mehmet’ in Kırkpınar başpehlivanlığı ile tescillenen bu başarısını konu eden bu tarihi olayı anlatırken tarihe mal olmuş bir olayın haklı gururunu da yaşıyordu. Heyecanla anlattığı bu olayları dolu dolu oluyordu. Bana Ali Bey bizim soyumuzda genlerimizde var bu ata sporumuz güreş diyerek mutluluğunu ifade ediyordu. Son kuşak hala sağ olan başpehlivan babasının ve dedesinin heybetli fotoğraflarını gösteriyordu.

Bu ilginç anekdotu değerli okuyucularımla paylaşırken, her alanda çok büyük potansiyele sahip Aydın ilimizde de bu tür ilginç, önemli spor ve güreş başarılarımız var mı merak etmedim değil. Bu hikâyeyi bir de Aydın Güreş Federasyonu il temsilcisi Mahmut Yörük dostuma anlattım. Bizim Aydın’da da Bodur Mehmetlerin, Kurt Derelilerin, Gazanfer Bilgelerin, Hüseyin Çokalların, Mehmet Güçlülerin güreşçi torunları ne yapar, Aydın Efeleri ne yapar, diye sordum. Gelecek yazımızda da Aydında ki güreş potansiyeli yetiştirdiğimiz başarılı milli güreşçilerimizi konuşacağız yaşanılan sorunları da Aydın kamuoyuyla paylaşmaya çalışacağız. “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” diyen Önder Atatürk’ ün mesajını alan sağlam kafa sağlam vücut da yaşam ve gelecek hazırlığı yapan delikanlılarımıza gençlerimize selam olsun. Bizde de var olan ancak ortaya çıkaramadığımız Bodurun Mehmetlerin ortaya çıkarılacağına ümidim tamdır. Kalın sağlıcakla

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum