
Ramazan TÜLÜ
İtibarsızlaştırmak isterken kahramanlaştırmak
Demokrasinin yeterince kurum ve kuralları ile yerleşmediği, kanıksanmadığı ülke ve toplumlarda “mağdur edebiyatı” hatırı sayılır derecede elzemdir.
Toplum algılarla yönetildiği için iyi ile kötü, doğru ile yanlış, dürüst ile sahtekâr, demokrat ile anti demokrat hep karıştırılır. Böylece gerçekte hiç hak etmediği halde bazı kişiler belli güce ve statüye rahatlıkla sahip olabilir.
İnançlar ve etnik köken üzerinden din ve milliyetçilik istismarcılığı hep yapıla gelmiştir.
Toplumu oluşturan bireyler günübirlik çıkarlarının peşinden koşarlarken gerçeği ve olması gerekeni hep atlarlar. Mecburiyetten olsa gerek güce tapma gibi bir temayülleri söz konusudur.
Ortadoğu toplumlarının kaderi mi bu acaba?
Yanlış hatırlamıyorsam Irak Devlet başkanı Saddam Hüseyin devrilmeden üç ay öncesi yapmış olduğu seçimlerde % 90’ın üzerinde oy almıştı. ABD’nin söz demokrasi getirmek iddiası ve müdahalesi ile Saddam rejimi seçimden üç ay sonra yıkıldı. Televizyon ekranlarından gördüğümüz kadarıyla heykellerini yıkanlar sevinç ve coşku nidaları görmeye değerdi.
On iki Eylül askeri darbesinin tek muktediri Kenan Evren’in özel olarak hazırlattığı ve günümüzde hala ‘darbe yasası’ diye tartışılan Anayasa’nın oylanmasında geçici madde ile kendisinin de Cumhur Başkanlığını onaylatmıştı. Bu toplum Kenan Evreni % 92 oyla nispetiyle kendine Cumhur Başkanı seçmişti. Aynı Kenan Evren’in için tertiplenen cenaze töreninde kaç kişi vardı?
Ülke gündemini izliyoruz…
Ekonomi başta olmak üzere iyi olduğunu iddia edeceğimiz hiçbir kurum ve husus yok.
Buna karşın siyasilerimiz tutturmuşlar yine yeni bir Anayasa yapma ve toplumsal sorunları çözme derdindeler.
Anayasa değişikliği şuan için çok mu elzem?
Anayasa değişikliğinden önce toplumun yaşadığı sorunları giderecek, bireyleri bir nefeslikte olsa rahatlatacak tedbir ve düzenlemeler niye yapılmaz ve bunlara kafa yorulmaz.
Gözümüzün önünde olup bitenler güç savaşı yani yönetimde yetki sahibi olmak, yetkili olabilmek ve devamını sağlamak için rakipleri etkisiz hale getirmek gerekiyor. Rakiplerin etkisi hale getirmek için her yol ve yöntem kullanılabilinir. Böylece kişiler itibarsızlaştırılır.
Genel siyasal iklim ve yaygınlaştırılan algı buna çok müsaittir.
Ancak unutulmamalı ki tarihimiz hep böyle, o günün koşullarının konjonktürüne göre mağdur edilip itibarsızlaştırılanların rüzgârın yön değiştirmesi ile kahramanlaştırıldığı birden çok örnek ile doludur.
Biz Cumhuriyet'imizi kurucusunun vefatıyla birlikte kaybettik. Devrimci, devletçi ve halkçı ilkeleri yani altı okun üç tanesini 1945’li yıllarda gerici akımların o günün iktidar partisini istila etmesiyle kaybettik.
Çok partili hayata geçtikten sonra işlerin ne kadar şinanay olduğunu, iyi ile kötü, doğru ile yanlış, dürüst ile sahtekâr, demokrat ile anti demokrat hep karıştırıldığını gördük. Bu arada laiklik ilkesi de sadece bazı kaynaklarda kağıt üzerinde yazılı olmasına karşın özünde kaybedildi.
Politikacıların bize sunduğu populist söylemlerin sersemliği ile hedefi hep daha çok kazanmak ve sömürmek olan sermayenin toplumun temellerine, geleceğine nasıl dinamit koyduğunu bir türlü göremedik.
1950 ila 1960 arasında On yıl süreyle ülkeyi yöneten Adnan Menderes, hakkında açılan ayrı ayrı davalardan yargılandı.
Bu davalarda; “Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek”. “6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek”, “Kurulan bir örgütü (Vatan Cephesi) başka bir sınıf üzerinde baskı aracı olarak kullanmak”,“Vinileks firmasına Türkiye Vakıflar Bankası'ndan kredi verdirmek”, “İstanbul'da Bulvar ve yol açmak için pek çok vatandaşın evini, parasını geciktirerek ya da hiç ödemeden istimlak etmek”, “Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak”,“Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak.”,“Döviz Yasası'nı ihlal etmek.” ,“Devlet radyosu TRT’yi siyasi çıkarları için kullanmak.”, “Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek.”, “Kırşehir'in haksız olarak ilçe yapılması.”, “1957 seçimlerinin erkene alınarak, kanuna aykırı olarak tarihinin değiştirilmesi.” “Yargı bağımsızlığının ihlali.”, “Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatılması.”, “CHP'nin mallarına "haksız" yere el konulduğu iddiaları. ”“Anayasa ihlali.” gibi suçların tamamından suçlu bulundu. O günkü cezai mevzuat ve yargılama hukuku ile yapılan yargılamada sadece “Bebek Davası” ve “Köpek Davası” gibi davalardan BERAAT etmişti. 1960 yılındaki demokrasiye yapılan müdahale ile birlikte Menderes (sözde) toplum nezdinde itibarsızlaştırıldı.
Daha sonra gelişen siyasal olaylar, siyasi şahsiyetler ve onların siyasala bakış açılarıyla, siyasal iklim ve algılarla itibarsızlaştırılan bu şahsiyetin On yıl süreyle dirisinin iktidar olduğu yetmemiş gibi, 1960 yılından buyana 65 yıldır ölüsünün de (yani misyonu) hala iktidarda olmasının başka bir tutarlı açıklaması olabilir mi?
Demokrasinin kurum ve kurallarının hiçe sayıldığı ortamda, geçmişte itibarsız olan birisinin bu gün bir kahraman, aksine kahraman olan birinin de günü gelince itibarsızlaştığını (saygınlığını yitirdiği) görmek fevkalade mümkündür.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.