Karın şakası olmaz

Sivas Suşehri kaymakamıydım. İlde koordinasyon toplantısı vardı. Toplantıya gitmem gerekiyordu... Şoföre hazırlık yaptırdım. Eşim ve iki kızım “biz de Sivas'a geleceğiz” dediler. Onları da alıp yola çıktık Suşehri'nden çıkarken kar hafifçe sepiliyordu.

Şoförümüz Zeki’ye “hava bozuyor. Köse dağı daha kötü olmasın?” dedim. Zeki, “Efendim hava soğuk ama kar yeni başladı. Köse dağını geçeriz herhalde” dedi. Yola çıktık. Kar zaman geçtikçe hızını artırmaya başladı. Önümüzde bir kamyon vardı. Normal şekilde yoluna devam ediyordu. Köse dağında zirveye doğru kar yağışını artırdı. Koltuk dedikleri, iki yamaç arasından geçerken aniden önümüzde bir metre kar yığınıyla karşılaştık. Kamyon bu yığıntı oluşmadan geçti. Kayboldu.

Kar yığıntısı kar yağarken rüzgâr ve fırtınayla aniden tepe oluşturuyor. Kum tepesi gibi çok tehlikeli oluyordu, biz geçemedik.

Kar fırtınayla hızını iyice artırdı. Araçtan çıktım. Amacım yakında ev varsa oraya hep beraber ulaşmaktı. Ancak dışarda göz gözü görmüyordu. Nefes alınmıyordu. Şoförle aracı döndürüp geri gitmek istedik. Dışarının soğuğundan ve tipiden ayak ve ellerimiz uyuşmaya başladı. Araca girdik. Hanımın yün atkısıyla ayaklarımızı ve ellerimizi ovaladık. Araç çalışmaya devam ediyordu. Telsizle durumu Valimize bildirdim. Bereket araç telsizimiz güçlüydü. Vali bey, “Heyecanlanmayın, ekiplere haber verdik. Siz kurtarmaya gelecekler” dedi.

Bulunduğumuz yerden elli metre ilerde, tepede Karayollarının bakım evi varmış. Karayolcular televizyon seyrederken içlerinden Korkusuz adındaki işçi, “arkadaşlar televizyon parazit yapıyor. Yakınlarda bir araç kaldı galiba” demiş. Diğer arkadaşları da “doğru” demişler. Korkusuz dozeri alarak bulunduğumuz yere doğru gelmeye başlamış. Yolun bir tarafı uçurum, bir tarafı dağa yaslanan yamaçtı.. Korkusuz dağ yamacına dozerin kepçesini vura vura ilerlemiş. Aracın içinde korkudan çaresiz ve korkuyla beklerken araç birden sarsıldı. Aracın üzerindeki karlar yana düşmeye başladı. Aracın içi aydınlandı. Birden kurtarıcımız dozeri gördük. Sevinçten ağladık.
Korkusuz ve arkadaşı aracın etrafındaki karları temizlediler. Bizi teker teker dozerin kabinine aldılar. Elli metre yukarıdaki bakım evine getirdiler.

Şantiye şefi, “Hoşgeldiniz kaymakamım bu kıyamette yola çıkmamalıydınız” dedi. Şantiyedeki diğer işçilere “Kaymakam beyi çocuklarıyla hemen sıcak odaya almayalım. Yarım saat kadar girişte holde tutalım sonra sobalı odaya alırız” dedi.

Yarım saat holde bekledik. Bize ılık su getirdiler. Sonra büyük bir sobanın yakıldığı büyük odaya aldılar. Yavaş yavaş kendimize geldik. Bize yemek yapılar. Üzerimizi kuruladılar. Sıcak ıhlamur ve çay verdiler. Üç saat orada kaldık. Üç saat sonra domuz burnu dedikleri DSİ ve karayolları dozerleri bakım evine kadar yolları açtılar. Aracımızı Suşehri'ne doğru çevirdiler. Dozerler iki metreden fazla karların arasından yol açmışlardı. Karayolcularla vedalaştık. Teşekkür ettik. Korkusuzca kar ve fırtınayla boğuşan bu kahraman insanlarımıza ne kadar teşekkür etsek azdı. Geldiğimiz yoldan Suşehri’ne döndük. Vali bey aradı. “Oğlum böyle zamanda haber verin .Yola çıkmayın .Karın şakası olmaz” dedi. Gerçekten karın şakası olmadığını bu tehlikeyi atlattıktan sona bir daha anlamıştık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.